Gazze'de insan, dünyada insanlık ölüyor!

Aydınlanma çağının fikri kristallerinin tek tek imhadan geçtiği yeni ve çok sert bir çağdayız. 1789 sonrası düşünce dünyası ve sanat anlayışlarının temelinde, en genel ve temel maksatla söyleyecek olursak; sekülerizm, hümanizm ve realizm vardı. Her şeyin özü ''insan'dan başlayarak ''insan'' için tarif ediliyordu. Tanrı dahil (ihtilalciler tarafından gökyüzüne hapsedilmiş olduğu söylense bile) insana hizmet ettiği sürece ancak bir değeri olabilirdi.

Bu üç ilke; yani dinin dünya işlerinden soyutlanarak kutsalın etkisiz hale getirilişi, gerçekçilik ve insanı esas alan bakış açısı, 2000'lerin başında ciddi sarsıntılar yaşamaya başladı. Acıkınca yaptıkları helvadan putları dayanamayıp yiyen bedeviler gibi, yeryüzünün muktedirleri de 1789-2000 arasında tedavüle soktukları temel ilkelerini yıkmaya- yemeye başladılar...

1- İnsanlar içlerindeki dine ve Tanrı'ya dair oluşan derin boşluğu yeni mistik arayışlarla doldurmaya çalışıyorlardı artık, sekülerizm ciddi anlamda ruhen yoksullaşmaya ve yabancılaşmaya yol açmıştı çünkü... Tam da bu esnada geçtiğimiz yazılarda bahsettiğim teo-politik'ler itibar kazanmaya başladı, bunu ''vaat edilmiş topraklar ideasında ve ya neo-con'ların ve evanjelizmin yükselişlerinde' de kolayca okuyabilirsiniz...

2- Sonra gerçek dediğimiz o değerli şey büyük yaralar almaya başladı; yapay zeka ve meta verse aracılığıyla kurulan sanal evren ortamlarının, gerçek ortamların yerini alış hızıyla birlikte, ''gerçek' eski önemini giderek yitirmeye başladı. Gerçeğin sanal ve yapay olan karşısında hızla değer yitirişine en son; insanın değersizleştirilmesi de eklendi...

3- 2002'de Irak'ın işgaliyle başta Felluce ve Bağdat dahil pek çok şehirde Iraklılara yaşatılan dehşet ve vahşet bir milat gibiydi. Çünkü biz bu dehşetli işgali, ABD yayın kanalları aracılığıyla başta CNN'in yorumuyla seyrediyorduk. Akıl almaz işkenceleriyle Ebu Gureyb Hapishanesi, işkencecilerin mobil telefonlarla kaydettiği videoları aracılığıyla dünyanın gündemine düşüyordu, hatırlayalım... ABD'nin zulmü ve zalimliğini konuşuyorduk hepimiz. Ama konuşmadığımız halde zihinlerimize sinsi sinsi işlenen; ABD'nin tartışılmaz gücü ve yenilmezliği fikriydi. Ve bu güçlü zehirli fikir karşısında ne insanların, ne çocukların, ne hastaların, ne kadim şehirlerin, ne büyük camilerin, ne de büyük kilise ve müzelerin değeri vardı... ABD hepsini yıktı, yaktı ve dünya -rızası olmasa da sessiz bir kabulle- ABD'nin insandan saymayıp da ezip geçtiğini, ''insandan sayılmayan bir mahluk ve ezilip geçilebilecek olan bir şey' olarak kabul etti.

İnsan, böylece şey'leşti, bir nesneye, eğilip bükülebilecek bir eşyaya dönüşüyordu...

Gazze'deki minarelerden yükselen son selaları hep birlikte dinledik değil mi Bizlerden onlar için son kez dua etmemizi isteyen, onur ve nezaket dolu bir elveda olarak dinledim o son selaları... Ve onlar ölüyorlar, 20 aya yakındır büyük, küçük demeden, yaşlı, bebek, kadın, hasta, öğretmen, öğrenci, doktor, hemşire, büyükanne, büyükbaba demeden, şehit ediliyorlar. Siyonist İsrail'in kahpeliği, zalimliği, gözü dönmüşlüğüdür bu... Ahlaktan soyutlanmış bir çullanmayla, Gazzelileri tek tek imha ediyor...