Hatırlıyorum da; 31 Aralık 1999'u 1 Ocak 2000'e bağlayan milenyum gecesinde dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğraflarında garip bir ışıltı farklılaşması vardı. Kuzey Amerika, Güney Amerika'nın doğu ve güney batı kesimleri, Avrupa'nın tümü, belirgin olarak Hindistan, belirgin olarak Pekin ve Doğu kıyılarıyla Çin, Japonya'nın Tokyo civarında küçük bir kısmı, uzaydan fark edilecek seviyede ışıklandırılmıştı Milenyum Noel'inde... Lazerler, neon ışıkları, her cinsten irili ufaklı pırıldaklar, havai fişekler, ışık gösterileriyle o gece tam bir şölen havası vardı... Aynı haritada, Asya'nın büyük bir kısmı ve Afrika kıtasının neredeyse tamamı ise karanlık, kapkaranlıktı...
Dünyanın haliydi bu...
2000'lere büyük hayallerle girdi insanlık. Sanki daha çok adalet, daha çok saygınlık, daha çok refah bir anda sihirli bir değnekle gelecek gibiydi, söylemlere bakıldığında. Oysa bunun böyle olmadığını kısa sürede anlayacaktık...
Uluslararası sistemler, birdenbire yok olmazlardı. Peki ya uluslararası adaletsizlikler, uluslararası eşitsizlikler onlar ne zaman biterdi 1989'da Sovyetler Birliği'nin çözülüşüyle birlikte, Batı Bloku karşısında Doğu Bloku yıkılmış ve Soğuk Savaş da son bulmuştu. Bu durum ilk başlarda heyecan vericiydi hatırlıyorum; Berlin Duvarı'nın yıkılışı, karşıya geçerek birbirine sarılan insanların görüntüleri gayet pozitifti ilk bakışta, (merak eden gençler "Elveda Lenin" filmini seyredebilir o günleri anlamak için)
Hatta bu büyük karnaval öylesine büyük bir olumlanma ile karşılanacaktı ki; "tarihin sonu" olarak değerlendirecekti bazı düşünürler bu dönüşümü, artık kapitalizm kesin bir zafer kazanmıştı, sosyalizm ve komünizm karşısında... Peki Batı Bloku, bundan sonra tek kutup olarak mı duracaktı sahnede Tarihin sonu geldi diyenler, bir adım sonrasında "medeniyetler çatışmasından" bahsedeceklerdi. Öyle ya, Doğu Bloku-Sovyetler çöktü ama çatışacak yeni bir cephe bulmalıydı dünya muktedirleri...
Soğuk Savaşın bitimiyle iki kutuplu sistem sona ermişti, lakin bugün hala tam anlamıyla geçilen bir yeni sistem de yoktur. Her ne kadar 11 Eylül 2002 sonrası ABD Başkanı Bush "bizden olanlar ve bizim gibi olmayanlar" şeklinde çerçevesi çok da belli olmayan bir söylem tutturduysa da, onun "şer ekseni" ve "barbarlar" olarak işaret ettiği ülkeler, yeni bir kutup oluşturacak kadar güçlü değillerdi. Çoğu iç savaşlarla paramparça, işgal tehlikesiyle burun buruna ve ekonomik olarak ciddi yoksulluk seviyesindeki bu şer ülkeler, yeterli boyutta gözükmüyorlardı...

3