Türk siyasi tarihi ve devletler tarihi, başlı başına bir başarı hikâyesidir. Kendi içindeki grupları, boyları, beylikleri tek bir bayrak altında birleştirebilme kabiliyeti, tarih boyunca Türklerin en güçlü yönlerinden biri olmuştur. Bu yeteneğini defalarca ortaya koyup kanıtlamıştır.
Dünyanın dört bir yanına yayılmış Türk kavmi, nice medeniyetler kurarken, her zaman birlik anlayışını ön planda tutmuştur. Elbette sadece yükseliş değil, çöküş dönemleri de yaşanmıştır. Ancak hiçbir dönem, Türklerin temel ilkelerini kaybettirdiği bir dönem olmamıştır.Bugün ise coğrafyamızda yeniden birlik fikri tartışılıyor; ama herkes bu paradigmayı başka bir yöne çekmeye çalışıyor. Oysa Türk tarihi, bu konuda dünyaya örnek olmuş, büyük devlet olmanın yollarını başkalarına öğretmiştir.Türk olmak sadece bir kavme ait olmak değil; devlet kurabilmek, savaşabilmek, sancaktarlık yapabilmek ve medeniyet inşa edebilmek demektir. Cihan devleti fikrine en yatkın yapı, Türklerin devletleşme ve milletleşme anlayışında mevcuttur.Coğrafyamız parçalara ayrılırken hangi gerekçeler ve araçlar kullanıldı, bunu bugün çok daha derinlemesine analiz etmemiz gerekiyor. Geleceğin liderleri, siyasetçileri ve düşünürleri yetiştirilirken bu tarihsel gerçekler mutlaka öğretilmeli. Kendi tarihimizin içeriğini başkalarından değil, kendi kaynaklarımızdan öğrenmeliyiz. Aksi hâlde bu da, planlı bir yönlendirme olarak karşımıza çıkar.Eğer 150 yıl öncesine kadar bu topraklarda olan biteni, sadece dış güçlerin yazdığı kitaplardan öğrenirsek; bugün sorduğumuz bazı soruların anlamsızlığına da şaşırmamalıyız.Şimdi gelelim yeni hikâyemize:Geçmişte Türkler, kurdukları tüm devletlerde aynı fikre inanan kardeş kavimlerle birlikte hareket etti. Bu, tartışmasız bir gerçektir.Bugün ise dünya yeniden kuruluyor. Ve Türkler, tarih sahnesinde ortak bir siyasi gelecek inşa etme hedefiyle yeniden öne çıkıyor. Bu hedefte, coğrafyamızdaki tüm aktörlerle birlikte hareket etme arzusu neden bazılarını rahatsız ediyorBu sorunun cevabı aslında çok açık:Türklerin cihanşümul mefkûresi her zaman rahatsızlık uyandırdı, uyandırmaya da devam edecek. Çünkü bu fikir, Türklerin adalete dayalı bir yönetim anlayışını yeryüzüne taşımayı amaçlıyor. Bu yolda elbette ortaklık ve güç birliği vazgeçilmezdir.