İlham veren ofisler

Pandemiyle birlikte iş dünyasının en çok tartıştığı konulardan biri kuşkusuz çalışma modellerinin geleceği oldu. İki yıla yakın süre boyunca milyonlarca çalışan evden çalıştı; dijital toplantılar, sanal iş birliği platformları ve esnek mesai kavramı hayatımıza girdi; çalışma alışkanlıklarını değiştirdi.

Pandemi sona erdi ama birçok kuruluşta çalışanlar ofise dönmek istemedi. Özellikle 18–24 yaş aralığındaki gençlerin önemli bir bölümü hala ofise dönmeye istekli değil. Hatta işverenlerinin ofise dönme çağrısına karşı başka iş arayabileceğini söyleyen çalışanlar bile var.

Buna karşın ofis ortamının kendine has bir değeri var.

Bir fiziki mekanda meslektaşlarla aynı ortamda çalışmanın yaratacağı etki ve sonuç önemlidir. Uzaktan çalışmada çalışan yalnızca iş nedeniyle ilişkili olduklarıyla "ekranda" bir araya gelirken, ofiste çalışanlar doğrudan ilişkili olmasa da çok sayıda insanla bir araya gelebiliyor. Bu buluşmalar çalışanı evde çalışmanın ıssızlığından alıp fikir ve deneyim zenginliğinin süslediği bir ortama taşıyor. Ona çok değerli bir sosyalleşme imkanı sunuyor. Bazen sıkıcı ve zaman tüketici de olsalar da ofisler aslında yeni fikirler, yeni yaklaşımlar ve yeni dostlukların filizlendiği ve karşılaştığı yerlerdir. Ofisler birer çalışma mekanlarıdır ama aynı zamanda dostlukların, hatta bazen evliliklerin bile doğduğu yerlerdir.

Uzaktan çalışmada ise ilişki geliştirmek zordur. Çalışan izolasyon duygusu yaşayabilir.

Bu noktada şirketlerin yapması gereken, çalışanlarının işe gelmek için can atacakları ortamları yaratmaktır. Kurum kültüründen fiziki koşullara, şirket binalarındaki imkanlardan sosyalleşme fırsatlarına kadar tüm detaylar üzerinde ince ince durulmalıdır.

Akbank örneği

Değişimin getirdiği bu ihtiyacı fark eden işverenler, ofislerin cazibesini artırmak için yeni yollar arıyor. Bunun çok yeni bir örneğini Akbank Genel Müdürlük binasında gördüm. Akbank'ın İstanbul'daki genel müdürlük binasında gerçekleştirdiği mimari dönüşüm, yalnızca bankacılık sektörü için değil, tüm iş dünyası için ilham verici bir örnek oluşturuyor.

Geçen hafta Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı ve Genel Müdür Kaan Gür'ün davetlisi olarak Akbank Genel Müdürlüğü'ndeydik.

Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı'nın ifadesiyle Akbank, "yarının bankacılığını bugünden inşa ederken", yaratıcı fikirlerin beslendiği, teknolojinin sanatla buluştuğu ve genç, dinamik bir ruhun hissedildiği bir çalışma ortamı tasarlamış. Genel Müdür Kaan Gür, bu sürecin yalnızca bir mekan yenilemesi değil, "çalışanına verilen değerin ve ortak geleceğe bağlılığın bir simgesi" olduğunu vurguluyor.

Üstelik bu mimari dönüşüm "Dönüşümde Gelecek Var" projesiyle toplumsal bir katkıya dönüştürülmüş. Kullanım ömrünü tamamlamış mobilyalar ileri dönüşüm teknikleriyle yenilenerek, 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgelerdeki okullara ulaştırılıyormuş. Bugüne dek 17 binden fazla mobilya dönüştürüldü; binin üzerinde okul yeni eşyalarla donatıldı ve 190 bini aşkın öğrenci yenilenmiş sınıflarda eğitim görmeye başladı. Proje tamamlandığında bu sayı 400 bine yaklaşacak. Ayrıca 406 ton karbon salımı önlenirken 6 milyon litre su tasarrufu sağlandı. Böylece ofis dönüşümü, yalnızca çalışanlara ilham veren bir mekan yaratmakla kalmadı, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliğe de öncülük etti.