Belirsizliği kavramak

Geçen hafta Sapanca'da düzenlenen "Yarının belirsizliğinde bugünü kazanmak" başlıklı bir zirveye katıldım. Konu malum: Dünyada son dönemde artan belirsizlik ve bu belirsizlik karşısında yapılması gerekenler. Bu mesele sadece bize özgü değil; eminim aynı saatlerde Jakarta'dan Londra'ya, Johannesburg'dan Riga'ya kadar pek çok yerde benzer toplantılar yapılıyor, çareler aranıyordu.

Eskiden yalnızca kriz dönemlerinde gündeme gelen belirsizlik, bir süredir hayatın normali haline geldi. Ekonomiden siyasete, küresel dengelerden bireysel kararlara kadar her şey artık çok daha değişken.

Sapanca'daki toplantıda bir kez daha emin oldum ki: Belirsizlik yalnızca bir risk değil, aynı zamanda bir öğrenme alanı. Çünkü dünyayı artık sabit kurallar değil, sürekli değişen dinamikler yönetiyor. Değişim her zaman vardı ama hiç bu kadar yüksek ivme ve frekansta olmamıştı.

Belirsizlik artık bir istisna değil, hayatın sabiti oldu. Dolayısıyla onu anlamak, ondan kaçmaktan daha değerli hale geldi. Görüyorum ki Türkiye'nin önde gelen şirketleri de bu farkındalıkla hareket ediyor.

Toplantıda "Belirsizlik bizim için geçici bir olgu değil, hayatımızın bir gerçeği," diyen Coca-Cola İçeçek (CCI) CFO'su Çiçek Uşaklıgil'i dinledim. "Belirsizlik ortamında kabuğumuza çekilmek yerine, sağlam temeller üzerinde ilerlemeye devam ederek çalışanlarımız, tüketici ve müşterilerimiz ve içinde yaşadığımız toplum için değer yaratma odağımızla krizleri fırsata çevirmeye odaklanıyoruz" diyordu.

Fırsat doğar mı

Gerçekten de Çiçek'in de anlattığı gibi önde gelen şirketler belirsizlik ortamında önlerini görmeye çalışmaktan ziyade dayanıklılıklarını artırmaya odaklanmış.

Peki, belirsizlikten fırsat doğar mı Doğarsa bu fırsat nerede gizli Kriz hep kaybettirir mi