Tarikatların mal varlığı

Her şey saydam olacaksa, AKP iktidarı döneminde nasıl itibar gördükleri herkes tarafından bilinen tarikat ve cemaatlere de uygulanmalı bu kural. Örneğin Menzil..."Gavs" diye adlandırılan liderin vefat etmesinin ardından geride kalanların mal paylaşımında sıkıntılar yaşadıkları, aralarında anlaşmazlık yaşandığı konusu sosyal medyada uzun süre tartışıldı. Hatta öyle bir boyuta geldi ki tartışma, "Menzil kendi içinde mal kavgası yaparken Adıyaman Belediyesi'ni CHP kazandı" gibi yakıştırmalar da eksik olmadı. Gelen son haberlere göre paylaşım tamamlanmış. Herkes "hak" olarak gördüğünü almış ve razı olmuş. Sorun kalmadı, yeniden "din işlerine" dönülebilir demektir bu.

Diğer örnek İsmailağa cemaati. Cemaatin kurucusunun vefat etmesinden sonra güçlü bir liderliğin oluşamaması nedeniyle tartışmaların uzun sürdüğü dile getiriliyor. Son olarak Cübbeli Ahmet Hoca olarak nitelendirilen kişi cemaatten kovuldu. O da kendi cemaatini kurduğunu açıkladı. Kavga nedeniyle her şey ortaya serilirken dikkat çeken çıkışlar da yaşandı. İsmailağa'nın kurucusu Mahmut Ustaosmanoğlu'nun oğlu Ahmet Ustaosmanoğlu, Cübbeli Hoca'ya tepki gösterdi. Oğul Ustaosmanoğlu, Cübbeli'nin cemaatin mahremini ortaya serdiğini iddia etti ve ekledi:

"Yanlış yaptılar. Efendi hazretlerini sevdiğini iddia ediyor. Sevdiğini iddia eden insan cemaati kendine mal etmez. Cemaat babamın malıdır. Zorun ne senin Benim yakınlarımdan herhangi birine bir şey olduğu takdirde azmettirici olarak onu göstereceğim."

Kavga büyümüş. Şu sorulara yanıt verilmeli: Cemaatin mahremi nedir, açıklanması istenmeyenler nedir "Mal" olarak ifade edilen nelerdir, mal varlığı mı yoksa müritler dahil her şeye bu gözle mi bakılıyor

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in kulakları çınlasın. Bakanlığının cemaatlerle olan protokollerini reddedip onların vakıflarıyla işbirliği yaptıklarını söylemişti. Hangi, "mahrem yapılanmayla", hangi protokolleri imzaladığını düşünür mü acaba

Toplumun her kesimine saydamlaşma çağrısı yapacaksak, tarikat ve cemaatlerin mal varlıkları, yönettikleri kurum ve bakanlıklara da açıklık getirilmesinin sırasıdır. Yoksa AKP'nin 22 yıldır yönettiği Türkiye'nin neden hâlâ damızlık kanatlı hayvan ve sığır konusunda milim adım atmadığını sormaya sıra gelmeyecek.