Şüphesiz dünyada olağandışı şeyler oluyor, bu genel çerçeve içinde Türkiye kimileri için beklenmedik olaylar yaşıyor. Olaylara verilen tepkiler, alınan kararlar, uygulamalar ülkeler için kader noktasına dönüşebiliyor. Atatürk için yapılan değerlendirmelerden bizce en önemlisi "geleceği gören lider" nitelemesidir. İkinci Dünya Savaşı'nı öngörmüş ve kendince önlemler almıştır.
Öngörü yeteneği, doğru tahminlerde bulunmak, kurumları kurumsallaşmış devletlerde bir de liderlerde bulunabiliyor.
Türkiye'de son AKP döneminde kurumların dümdüz edildiği, geleneklerin yok sayıldığı bir gerçek. Donanımsız, siyasi kadrolaşmalar doğal olarak devletin öngörüsünü de yok ediyor.
Yansımalarına bir örnek üzerinden bakalım: Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma füze sistemi alması.
Bu sistemlerin alındığı dönemde tepkili, öfkeli ve haklı hissedebilirsiniz kendinizi. Gelinen noktaya bakınca öngörü kavramının kimsenin aklına gelmediği de ortada. S-400'ler 2019'da Türkiye'ye sevk edilmeye başlandı, üzerinden 6 yıl geçti; hiç kullanmadık, şimdi elden çıkarmaya çalışıyoruz. Yani çelişkinin kralı. Bu çelişki konuları iç kamuoyu için geleneksel ve kanıksanmış olabilir. Ancak uluslararası ilişkilerde sonuçlar çok zorlayıcı oluyor.
Erdoğan'ın ABD ziyaretiyle iki ülke ilişkilerinin özellikle savunma yaptırımlarından arındırılması konusunda görüş birliği sağlandığı açık. Ancak ABD durduğu yeri değiştirmedi, Türkiye "yanlışını düzeltecek". Aynen böyle tanımlanıyor. O yanlış da baştan bilindiği gibi S-400'lerin elden çıkarılması.
İşte bu noktada iki müttefik ülkenin ilişkilerinin "ortasına saplanmış bir S-400 kaması" bulunuyor. Rusya-Putin, S-400'lerin ne olacağı konusunda en etkili belirleyici unsur konumunda. Yani Rusya-Putin, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini etkileme pozisyonuna geldi. Bu sistemler alınırken hangi öngörü sahibinin aklına bu olasılık gelmişti acaba

3