Türkiye'yi "cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle" ve 23 yıldır yönetiyor olmanız önemli avantaj. Kamuda birkaç kere değiştirmediğiniz yönetici, kontrolden geçirmediğiniz bir birim kalmıyor. Bunun hukuka yansıması çokça eleştiriliyor. İBB soruşturmalarına ilişkin iddianameler bu satırlar yazılırken henüz açıklanmamıştı. Tutuklu bulunanlar 6 ayı geçkin bir süredir hapiste. Önden cezalandırma uygulanıyor. Böylece ceza verilmesi otomatiğe bağlanıyor. Bu uygulama bu iktidar döneminde yoğunlaştı. Ergenekon sürecindeki hukuk dışı uygulamalar FETÖ'nün sırtına yüklendi ve sorumluluktan kaçınıldı. Burada artık suçlanacak bir tarikat-yapı yok.
İlk örnek 1965 Türkiye'sinden. Okuyun Harun Karadeniz'in kitaplarını, azıcık kıyaslama-karşılaştırma yeteneğiniz varsa anlamak çok kolay. Dönemin talebe birlikleri ve talebe cemiyetlerine sağcı politikacılar baskı yapar. Birtakım akla zor gelecek yöntemler uygulanır. ift başlı cemiyetler, birlikler oluşturulur. İktidarın desteğiyle, iktidarın sevmediği öğrencilerin yönetimden uzaklaştırılması için bugün yapılanların benzeri yapılır. Karadeniz ve arkadaşlarının hak hukuk arayışları, mahkemede, Emniyet'in cemiyetler masasında sürer. Dönemin ruhu biraz yaşlıca bir memurun Karadeniz ve arkadaşlarına söylediği şu sözlerde görülür:
"İkide bir ne gelip gidiyorsunuz Siz ne kadar haklı olursanız olun, biz bize verilen emre göre hareket ediyoruz. İş yukarıdan dönüyor..."
O dönem talebe birliği ve talebe cemiyetlerinde yaratılan iki başlılığı bugün de talihsiz bir şekilde yaşıyor Türkiye... CHP'nin İstanbul'da delege tarafından seçilmiş, YSK'nin onayladığı il başkanı var. Ayrıca tek hâkimli mahkemenin atadığı ikinci il başkanı bulunuyor. Türkiye 60 yıldır sağcı politikacılar tarafından yönetiliyor ve hep aynı şeyleri yaşıyor.