Beni yak kendini yak her şeyi yakma!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı şekilde tekrarladığı "Türkiye'nin siyasette yumuşamaya ihtiyacı var" yaklaşımında anlaşılmaz bir taraf yok. Seçim süreçleri tamamlandı. Millet kararını verdi. Şimdi çalışma, üretme, eksikleri tamamlama, yenilenme, tazelenme zamanı...

Huzur, güven, istikrar...

Yatırım, üretim, istihdam...

İhracat ve turizm gelirlerini katlayabilmek.

Enflasyonun kafasını koparabilmek.

Vakti, enerjiyi, imkan ve kabiliyetleri daha kaliteli sağlık, eğitim, adalet ve emniyet hizmetleri için seferber kılabilmek.

Savunma alanında "kendine tamamen yetebilir olma" hedefi için gereken "altın değerindeki 4 yılı" boş, beleş, kısır tartışmalarla heba etmemek...

Soralım.

Bunlar "kişisel" önceliklerimizden değersiz mi

Yaşadık, gördük.

Pandemi, küresel ekonomik kriz, etraftaki savaşlar, çatışmalar...

Zorun da zoruyla karşılaştık.

İçeride seçim süreçlerinin getirdiği yük, depremlerin doğurduğu "104 milyar dolarlık" büyük maliyet...

Kolay iş değil.

Bütün bunların getirdiği "olağan memnuniyetsizliği" taşımaya hangi omuz dayanabilir

Ne yapalım

"Toparlanma çabalarını dağıtmaktan" başka bir şey yapmadığımızı fark etmeyelim mi

İnadımız inat!

Bu mu

"Ben kendi hesabıma bakarım" havasını "bütün zorlukları ve çelişkileriyle birlikte bütünü yönetme" makamındakilere dayatmayı "kahramanlık"

sayalım

Bir tarafta Türkiye'nin güncel gerçekleri...

Diğer tarafta el aleme karşı "kişisel tutarlılığımızın görünürlüğünü sürdürme" ısrarı...

Her şey ama her şey değişse de...

Hayatın olağan akışı "gerekli olanı"