Hukukun temel kavramları

İmamoğlu Suç Örgütü İddianamesi.

Yaklaşık 4000 sayfa.

Daha ortada "ek klasörler" yok.

Ortaya çıkalı 3 gün olmuş, olmamış.

Sağa bak.

Sola bak.

O binlerce sayfayı sanki herkes okuyup, anlamış.

Yorumluyorlar.

Orası eksik.

Burası fazla.

Şurası doğru.

Ötesi yanlış.

Berisi bilmem ne!

Başsavcılık iddiasını ortaya koyar.

Savunma tarafı bunu çürütmeye çalışır.

Nihayetinde kararı hakim verir.

İtiraz yolu açıktır.

İstinaf...

Yargıtay...

Hepsi tamamsa hüküm kesinleşir.

Mahkeme kararları eleştirilebilir ama herkesi bağlar.

Eleştiri hakkı "suç işleme" özgürlüğü değildir.

Yalan, iftira, hakaret başka...

Hukuk içinde adalet aramak başkadır.

Yargı mekanizması böyle işler.

Ya da işlerdi!

İşe bakın.

Henüz kimsenin bütünüyle okuyup, künhüne vakıf olmadığı bir iddianame "medya ve sosyal medya" ortamlarında "kesin hükümlere" konu oluyor.

Mahkemeye ne gerek var o zaman

Buraya nasıl geldik

- Kökü dışarıda ama dalları, budakları içeride bulunan şer odaklarının saldırıları yüzünden Türkiye yaklaşık 15 yıldır "milli güvenlik" hassasiyetini zorunlu kılan bir iklimde yaşıyor.

Deyim yerindeyse, buz gibi soğuk havada yazlık kıyafetler ile keyif yapacak imkan bulamadık.

7 Şubat MİT krizinden, Gezi ayaklanmasına, Hendek teröründen, finansal saldırılara, 17/25 Aralık Yargı darbesine ve nihayet 15 Temmuz'a kadar tüm bu yıkıcı hamlelere karşı milli direnci yüksek tutma mecburiyeti hemen her meselede belirleyici rol oynadı.

Bitmek bilmeyen saldırılar karşısında "savunma" reflekslerimiz tatil yapma fırsatı yakalayamadı.