Hedef yönetebilen siyaset!

Dozunu aşan eleştiri muhatabına hak etmediği payeler kazandırabilir. Siyaset denge işidir. Terazinin bir kefesinde altın varsa diğerine paslı teneke koyamazsın. Eğer böyle bir hataya düşersen o paslı teneke kendisini altın zannetmeye başlar. Kimin neyi, nasıl yapabildiği ya da yapamadığının sorgulanmadığı ortamda ispat işlevsizleşir. Adanmışlık devreye girdiğinde başarı ve başarısızlık değerlendirme ölçüsü olmaktan çıkar. Bir siyasetçi düşünün.100 tane yalan söylediği somut ve net ortaya çıkmış. Ama taraftarları onu desteklemeyi bırakmıyor. Yalancılığı kanıtlayan verilere kimse dönüp bakmıyor. Çünkü gerçek, tribünler arasındaki gürültülü sloganlar arasında kaynayıp gidiyor. Her siyasi yapının ajitatörleri vardır, hep olmuştur. Ama hiçbir siyasi yapı sadece ajitasyonla hedefine ulaşamaz. Çoğunluk normaldir. Huzur ve güven ister. Gerçek sorunlara gerçekçi çözümler bekler. İstikrarı koruyan ile bozanı tek bakışta tanır. Kaos, karmaşa, belirsizlik çağrıştıran tutumlara sırtını döner. Önünü görebilmesine imkan tanıyanlara da kucak açar. Tribündekilerin coşku ve heyecan talebi elbette karşılanmalıdır ama sert, sivri sloganların marjinalleştirici etkisi gözden kaçırılmadan. Yakın tarihimiz siyaset kurumunu işlevsizleştirmeyi hedefleyen sayısız komplo ile doludur. Darbeler, suikastlar, sokak olayları... Hepsinin maksadı "Türkiye'yi yönetilemez" hale getirmekti. Millet iradesi ile yetkilenen siyaseti devre dışı bırakmaktı. Boşluğu dış güdümlü vesayet odakları ile doldurmaktı. Örtülü işgal