Doğum günü yazısı

Dün 49 yaşıma girdim, 50'ye bir kaldı.

Görebilirsem.

Nasip.

Etrafı yazmak kolay...

Bu sefer kendimi şikayet etmeyi denedim.

Mesela...

Biri benden nefret ediyorsa eleştirilerimi dikkate almaz.

Geç onu...

Sesimi bile duymak istemez.

Bunu biliyorum ama aynı hataya devam.

Olmuyor.

"Bu yanlışımı düzeltmem gerekir" diye bin kere karar veriyorum aradan 5 dakika geçiyor, geçmiyor aynı tas aynı hamam...

Dahası...

Hain ve düşman olarak gördüğüm, yerden yere vurduğum, kötülemeye doyamadığın o kişinin sevenlerini de peşin kaybettim zaten.

Niye

Dağıtmak kolay, toplamak zordur.

Biliyorum bunu ama iş gerekeni yapmaya gelince...

Sıfır...

Mazeret lazımsa bol, hemen sıralarım.

Nasıl kazanıldığını hiç görmedim ki!

Nesil olarak varlığa doğduk, geçmişteki yokluğu yaşamadık.

Ama harcama hızımı sorarsan, müthiş!

Yüz kilometreye saniyeler içinde ulaşabiliyorum.

Gaza bastıkça, basıyorum.

Tükettiğim yakıtın parası nasıl olsa benden çıkmıyor ya...

Harcadıkça hızlanıyorum.

Hızlandıkça gücü "kendime ait" zannediyorum.

Oysa aldığım nefes bile bana ait değil.

Zannım aklımı alıp götürüyor.

Çünkü zan gerçekleri çürütür.

Gözümün önündekini göremez hale geliyorum.

Dikkat gitti ya, gelmez.