Birinci tehdit

Gündem nasıl

-Ortaya karışık.

Hem de alevli!

Medya ünlüleri...

Futbol dünyası...

Kara para...

Bahis...

Şike...

Yasaklı maddeler...

Şimdi, bunlar dururken başka meseleleri ekrana, sayfaya, sosyal medyaya taşırsan ne olur

-Kimse dönüp bakmaz.

Sonra

-Bir büyük deprem...

Ya da yakınımıza düşecek tahrip gücü yüksek 2 füze...

Hooop...

Konuştuğumuz, tartışmaya doyamadığımız ne varsa...

Hepsi çöp...

İran devreden çıkınca Ortadoğu'da yeni bir denklem kuruldu.

Adını koyalım.

Bölgesel güç dengesi Türkiye-İsrail karşıtlığı temelinde şekilleniyor.

Bu ne demek

-Artık içimizde, dışımızda ne oluyor ya da olacaksa fayda ve zarar analizlerinde İsrail etkisini birinci sırada varsaymak zorundayız.

Yani

-Resmen olur, olmaz; diplomasinin huyu, suyu farklıdır ama gerçeğe temas edeceksek tehdit algımızı netleştirmek durumunda bulunduğumuzu görelim.

Daha da açık ifade etmek gerekirse...

"Türkiye'deki İsrail" meselesi bir numaralı tehdittir.

Burnumuzun dibindeki İran'ı, içine yerleştirdiği ajanlarla kontrol altında tutup, zamanı gelince genelkurmay başkanını bile yatak odasında nokta atış imha eden İsrail'in Türkiye'de benzer bir tezgah kurmadığını düşünmek freni patlamış kamyonlar hız denemesi yapmaktan farksızdır.

Esasında "Terörsüz Türkiye" sürecinin nasıl başladığından çok "ne zaman" başladığını hatırlarsak İsrail tehdidi karşısında "iç cephenin sağlamlaştırılması" hedefini apaçık görürüz.

İsrail, Türkiye'ye karşı terör örgütlerini enstrüman olarak kullanma imkanını kaybedeceğini biliyor.

Bu yüzden Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile ittifak kurup "Türkiye'yi rahatsız etme"