Gündüz kuşağı "proje" TV programlarında kadınının mutlaka ama mutlaka çalışması gerektiği söylenir.
Her iktidar da "kadın istihdam oranını arttırma" hedefini ortaya koyar.
Artı…
TÜSİAD gibi örgütler de çalışan kadın oranını arttırmanın ülkelerin gelişmeleri, refaha erişmeleri için olmazsa olmaz olduğunu öne sürer…
Bence…
Kadını ille de çalışma hayatına sürmek, buna mecbur etmek, mecbur hissettirmek son derece zararlı bir tutumdur.
Kadının bazı alanlarda çalışması normal ve gereklidir ama "Her kadın ille de çalışmalı, her kadın ille de para kazanmalı" şartlandırması, zorlaması çok yanlıştır.
Her alanda kadın olsun, her kadın evden büyük ölçüde kopsun, her kadın ille de bir işte çalışsın, kadın istihdam oranı şuraya çıksın, futbol programlarının yorumcuları-idarecileri bile kadın olsun, tır otobüs şoförleri bile kadın olsun telkini, zorlaması…
Büyük tuzak.
Bazı kardeşlerimiz de telkinlerden etkilenerek bu tuzağa düşüyor maalesef!
*
Kapitalist sistem ne kadar çok kadını evlerinden, bebeklerinden, çocuklarından kopartırsa o kadar çok kazanır.
Zira…
Anne sevgisinden mahrum büyümüş ya da anne sevgisini tam olarak alamamış bir bebek, çocuk ileride bunalımlı birey olmaya kuvvetle adaydır.
Sevgisizlik ya da sevgi eksikliği kişide çok tehlikeli reaksiyonların gelişmesine sebep olur.
Anne sevgisini yeterince alamamış bebeklerin, çocukların büyüdüklerinde toplumun değerleriyle, kurallarıyla çatışma halinde olması kuvvetle muhtemeldir.
Bu şekilde büyümüş çocukların ileride "kadın ya da erkek düşmanı" olma ihtimalleri de fazladır.
Psikoloji ve sosyoloji alanlarındaki birçok çalışma, huzursuz aile ortamlarında büyüyen ve anne-baba sevgisinden yoksun kalan çocukların yetişkinlikte antisosyal (anarşist eğilimli), kadın ya da erkek düşmanı, huzursuz bireyler olma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir.
Batılı araştırmacılar bu durumu, ACEs (Adverse Childhood Experiences-Olumsuz Çocuk Deneyimleri) kavramına dayanarak inceliyorlar.
Aile içi istikrarsızlık, duygusal ihmal, şiddet ve ebeveyn ilgisizliği "Olumsuz Çocuk Deneyimleri"nden bir kısmını oluşturuyor.
Bunların her biri bebekte, çocukta kalp ve beyin travmalarına yol açıyor.
Empati eksikliği, antisosyal kişilik bozukluğu gibi sonuçlarından dolayı hem bireyleri hem de içlerinde yaşadıkları toplumları tehdit ediyor.
Antisosyal kişilik bozukluğu ve radikal anti-otorite eğilimleri, günümüzde sıkça karşılaştığımız tablolardan.
Kadın ya da erkek düşmanlığı vak'alarından önemli bir bölümü de "sevgi, ilgi ve güven duygusu" eksikliğinden kaynaklanıyor.
Bu gerçekleri destekleyen birçok araştırma sonucu var.
Mesela…
Bir araştırma,
ABD'de 4. sınıf öğrencilerinin %33'ünün sevgi eksikliği ikliminde yaşadığını; bunların ergenlikte diğerlerine göre %25 daha fazla şiddet olaylarına karıştığını ve erkek ya da kadın düşmanlığına yöneldiğini ortaya koyuyor.
(Aile İstikrarsızlığı ve Antisocial Davranış (Urban Institute, 2013; Sandstrom & Huerta)
Bir tarama yaparsanız, benzeri sonuçları veren birçok bilimsel çalışmaya ulaşabilirsiniz.
Durum ortada; ne kadar az ilgi, ne kadar az sevgi, ne kadar az "güven duygusu" o kadar sorunlu birey!
*
Bebeğin ve çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu ruh ve kalp gıdasının anne sevgisi olduğunu da bütün bilimsel çalışmalar destekliyor…