Geçtiğimiz günlerde, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Sayın Ali Erbaş dönemindeki hutbeleri epeyce etkiliydi. Sayın Safi Arpaguş'un gelişinden bu yana hutbeler güncellikten uzak!" muhtevalı bir değerlendirmede bulunmuştuk.
Sayıları hayli kabarık birileri, "Ne oldu, hoşunuza gitmedi mi, iktidar destekçisi hutbelere alışmıştınız tabii!" filan demiş!
Saçma…
Aklı başında iktidar destekçileri de muhalefet destekçileri de…
Beni tanıyan herkes, böyle bir beklentimin olamayacağını bilir.
Benim kimseden talebim, beklentim, dünyevi kariyer plânlamam yok ki…
Olmadı ki…
İktidarı "ikaz" etmenin, yanlış yaptığında doğrusunu göstermenin bir "görev" olduğunu hep söyler ve bunu da yaparım.
Bundan dolayı iktidardaki ve muhalefetteki aklı başında insanlar, açıktan söyleyemeseler de "takdir" ederler bu tavrımı.
Niceleri, kapalı kapılar ardında "Abi, senin kadar rahat olabilsek biz de söylerdik!" derler…
Hayır, ben "rahat" değilim.
Birçok "şeyden" rahatsızım.
Rahatsız olduğum hususları dile getirebilmek gibi bir rahatlığım olması da "dünyaya dair beklentilerimi" törpüleyebilmemden kaynaklanıyor.
Böyle devam İnşaAllah.
Yazıya Diyanet'in Cuma hutbelerinden girdik değil mi
Oradan devam edelim:
Ben bu haftaki hutbeyi çok beğendim.
İşte güncel, işte ülkenin, vatandaşın gerçek problemlerinden birine, en büyüğüne vurgu yapan bir hutbe.
Bu sefer de Sayın Başkan Safi Arpaguş ve ekibini tebrik edelim.
Güzel bir Aile Hutbesi…
Özellikle şu kısmı:
"Büyük emek ve umutlarla kurulan aile yuvalarımız bugün nice tehditlerle karşı karşıyadır. Sapkın akımlar ve batıl ideolojiler, aile yapısını bozmaya çalışmakta, özgürlük bahanesiyle gayr-ı meşru birliktelikler aile olarak sunulmaktadır. Ailemizin ve toplumumuzun istikbali, devletimizin bekası, millet varlığımızın teminatı olan çocuklarımız külfetmiş gibi gösterilmektedir. Anne ve babalar, nine ve dedeler ise rahatlık ve konfor gerekçe gösterilerek yalnızlığa ve ilgisizliğe mahkûm edilmektedir. Dijital mecralarda fıtratımıza uygun olmayan bir takım içerikler; bazı sinema, dizi, reklam ve televizyon programları ile aile yapımız yıkıcı etkilere maruz bırakılmaktadır. Ancak şunu bilelim ki, bütün bu olumsuzluklar karşısında asla çaresiz değiliz. Bu sorunların çözümü; Kur'an-ı Kerim'in rahmet yüklü mesajları ve Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)'in örnek ahlakıyla yoğrulan özümüze dönüşte saklıdır."
İşte burada, bu bölümde, ülkemizi yönetenlere çok önemli uyarılar var.
"Devletimizin bekası, millet varlığımızın teminatı" vurgularıyla, İktidar'a "görevi" hatırlatılmış oluyor.
Sapkın akımlar, batılı ideolojiler çocuklarımızı, gençlerimizi böyle zehirleyebiliyorsa…
Büyük Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetenlerin bunlara karşı "etkili", "sonuç getirici" tedbirler alması gerekir elbette.
"Bunlar küreselleşmenin, içinde bulunduğumuz dönemin tabii sonuçları!" vesaire denilerek bir yere varılamaz.
Sapkın akımlar devletimizi ve milletimizi bitirmek için uğraşıyorlarsa ki hiç şüphesiz bunu yapıyorlar, onları yaptıklarına ve yapacaklarına pişman etmek elbette devletimizin görevidir.
Zira…
Ortadaki…
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu haftaki Cuma Hutbesi'nde de altını çizdiği üzere, milletimizin ve devletimizin "beka" meselesidir.

18