Aman Dikkat!
Sivas ve Başbağlar katliamlarının yıl dönümleri dolayısıyla, 1993'e geri döndüm
Neler yaşamışız biz 1993'te
Şöyle bir baktım:
Yılın başında, 24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu, evinden çıkıp arabasına binmiş, kontağı çevirdiğinde arabaya yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetmişti.
O sıralar, "Kürt Dosyası" üzerinde çalışan Uğur Mumcu'nun katledilişinin ardında kimlerin olduğu konusunda çok şeyler söylendi.
Ağabeyi Ceyhan Mumcu, bu kirli işin kardeşinin çalışmalarından rahatsız olan İsrail tarafından yapıldığını söyledi.
Kontgerilla gündeme geldi.
O günlerde işi ""şeriatçı-lâik kavgası"na bağlamak isteyenler çok oldu, bu yönde gösteriler yapıldı ama "Uğur Mumcu'yu şeriatçılar katletti!" iddiası en laik kesimler tarafından bile pek benimsenmiyor bugün.
Ve hemen herkes, İsrail üzerinde duruyor.
O yıl, 1993.
Yine Ocak ayında, Musevi İşadamı Jak Kamhi'ye suikast girişimi geldi.
Kamhi'nin ölümden "kıl payı" kurtulduğu girişim yine "şeriat"a bağlanmak istendi ama bu eylem de "karanlıklara gömülenler" arasındaki yerini aldı.
Bir sonraki ay, Şubat 1993'te ANAP iktidarının genç, yetenekli ve sevilen isimlerinden Adnan Kahveci sır dolu trafik kazasında eşi ve kızıyla birlikte hayatını kaybetti.
Aynı ay Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, birçok uzmanın "kaza değil, suikast" dediği bir olayda can verdi.
Uçak kazası dendi ama uçağın düşüş sebebi bir türlü aydınlatılamadı.
O dönemde Turgut Özal'a "terör" konusunda rapor sunan iki isim; Adnan Kahveci ve Eşref Bitlis, aynı ayda iki son derece şüpheli "kazaya" kurban gitti!
Bugün nice kanaat önderinin üzerinde ittifak ettiği bir "tablo" var:
Terörden nemalanan birileri bu belânın bitmesini istemiyor ve Türkiye'nin bu belâdan kurtulmasını sağlayacak tekliflerle bulunan "etkili", "sözüne itibar edilir" isimleri hedef alıyordu.
İşte o yılda, suikastlar yılında hayatını kaybedenler arasına zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal da katılacaktı.
PKK Terör Örgütü Başı Öcalan 16 Nisan'da "ateşkes" ilan edeceğini duyurmuştu.
Açıklama 17 Nisan'da Şam'da yapılacaktı.
Gazeteciler ve milletvekilleri, o toplantıya katılmak üzere yola çıkmışlardı ki daha Şam'a ulaşmadan Özal'ın sabah spor yaparken kalp krizi sonucu öldüğü haberini aldılar!
Özal'ın Ölüm Raporu'na "kalp krizi" yazıldı ama ölümün tam da o güne denk gelmesi akıllarda nice soru işareti bıraktı.
Başta oğlu Ahmet Özal olmak üzere, birçokları bunun bir "cinayet olduğu" yönünde güçlü dayanaklara sahip iddialarda bulundu.
Özal'ın vefatının ardından terör örgütü PKK'nın tek taraflı olarak ilan ettiği "ateşkes" bozuldu.
Ve ardından 25 Mayıs 1993 günü, Bingöl-Elazığ yolunda 33 askerimiz terör örgütü tarafından şehit edildi.
Ardından 11 insanımızı kaybettiğimiz Yeni Gün Oteli yangını, 16 askerimizin şehit olduğu Şırnak Çelik Karakolu baskını
Ve PKK'nin diğer kanlı eylemleri
Sonrasında da bütün ülkeyi sarsan Sivas ve Başbağlar katliamları.
O yıl bizim için kâbus gibiydi.
Ülke yanıyor, yakılıyordu.
Cinayetler, katliamlar devam ediyordu.
JİTEM'in ünlü ismi Cem Ersever'in ölümü bile 93 karanlığına gömülüyordu.