Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "12 yıllık mecburi eğitim"in zararları hakkında yazıp çizenleri ümitlendiren açıklamalar yapmıştı bir ara…
Bu iş, hal yoluna konulacaktı.
Çalışmalar devam ediyor.
Umarım, bu büyük sıkıntı "hafifletilecek" uzun olmayan bir zaman sonra…
Türkiye'de işler zor.
Bu konu gündeme geldiğinde Sayın Bakan'ı hedef alan çevreler iyice gaza basacak ve olmadık yerlerden vurmaya çalışacaklardır.
Yok, 'Kız çocuklarının okumasını istemiyorsunuz!' filan.
Merak buyurmasınlar, öyle bir durum yok, olamaz da…
Şimdilerde hanım kısmı, erkeklerden bin kat baskın.
Her yerde onların dediği oluyor.
Onların beyanı esas, paşası paşaların en paşası!
Muhafazakâr erkekler de iyice "hanım köylü" oldu.
Ödleri kopuyor evden fırça yemekten.
Hizaya geldiler yani, getirildiler.
Yaşasın Feminizm!
*
Mesele, başka mesele…
Bu 12 yıl mecburi eğitim uygulaması o kadar kötü oldu ki…
Genç 18 yaşında mesleksiz diplomalı olarak liseden çıkıyor, hoop kapıları ardına kadar açık üniversitelerden birine kapak atıyor.
Bölüm çok, boş beleş bölüm de çok üniversitelerde.
Genç böylece hayatı en azından bir dört sene ötelemiş, kendisini çok sıkan aile ortamından uzaklaşmış, kendince âlemlere akmış oluyor.
Üniversite birinci sınıf böyle…
İkinci sınıfta, jetonlar düşmeye başlıyor.
Üçüncü sınıfta ise, "Benim halim ne olacak" tasası ağır basıyor.
Ne yazık ki liseyi mecburen bitirmiş, üniversiteye de "hayatı ötelemek için" kapak atmış "boş beleş" bölüm mezunu bir genç için yapacak fazla bir şey kalmıyor.
Devlete kapak atabilirse ne alâ…
Garanti iş, garanti maaş, garanti izin…
Hayaller bunlar.
Özel sektör zor, özel sektör çoğu zaman zalim!..
Onun için, Devlete kapak atmak, gençlerin kahir ekseriyetinin tercihi…
Bunun için sınav kazanacaksın, yetmez çoğu durumda torpil bulacaksın!..
Ne sıkıntılı bir durum.
Gençler zamanında kabiliyetlerine, arzularına uygun mesleklere yönlendirilse…
Bir usta yanında pişirilse…