Fatih Altaylı

Birkaç gündür nereye baksam, nereye dönsem Karşımda çaresizlik kavramı Kiminle konuşsam, kime sorsam usulca bir yokluyorum derinleri

Alttan alta bağırıyor çaresizlik kavramı

Diller çekinir utanır söylemeye, diller söyleyemese de hal ortada

Yürekler bunalmış, yalan dünyalar her yeri sarmış, yollar şaşırılmış

Tüm bunları düşünürken İsmet Berkan'ın Karar Gazetesi'nde yazdığı şu cümleler imdadıma yetişti.

"Bana soracak olursanız Fatih'in hapse atılması en az Ekrem İmamoğlu'nun hapse atılması kadar büyük bir çaresizlik ifadesi. Hukukta olup bitenlerle siyaseti ayırt edemez durumda olduğumuz için bu çaresizliğin aslında siyasi çaresizlik olduğunu söylemekte de sakınca yok."

Berkan'ın siyasi çaresizlik yorumuna muhalefetteki kalabalıkların çaresizlik halini de eklemek isterim.

Son dönemde gördüğümüz nedir

Onu da al içeri, bunu da al Al, konuşanı içeri al. Farklı düşüneni içeri al.

Kimse de demiyor bu durum kitleler üzerinde nasıl bir etki yapıyor

Söyleyim "Çaresizlik hali"

Kalabalıkların kendini çaresiz hissetmesine sebep oluyor. Bakıyor. Çözüm yok. Karşı çıksa ne yapacak Yapacak bir şey yok. Kabuğuna çekiliyor.

Çaresizlik hissi ile baş başa kalıyor. Bir anlamda kahrediyor, küsüyor.

Aslında yukarı katlarda toplumsal psikolojiden anlayanlar olsa Bu durumun iyi bir gidiş olmadığını görür, fark eder, anında söyler.

"Hemen, tamam efendim, olur efendim" demez!

Korkmaz, olanı olduğu gibi söyler. Ki sıkıntılı durumlarda gemiyi ilk terk edenlerde bunlardır doğrusu

Nasıl ki Ekrem İmamoğlu'nun içeride olması bir kesimi çaresiz hissettiriyorsa Fatih Altaylı'nın içeriye alınması da aynı şekilde bir kesimin çaresiz hissetmesine sebep olabilir.

Birkaç gündür bakıyorum. Altaylı şöyle, Altaylı böyle

Burada önemli olan özellikle son dönemde Altaylı'nın toplumun bir kesiminin sesi haline gelmesidir.

Sesini duyuramayan, kızan, kendini öteki hisseden kesimin sesi haline gelmesidir.