AK Parti sonrası

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'nun Mersin'in Çamlıyayla ilçesinde düzenlenen festivaldeki konuşmasındaki şu bölüme dikkatinizi çekmek isterim:

"Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı'nda oturan kişi, Mustafa Kemal'e Fatiha okumaktan imtina ediyorsa, işgal ettiği makamı defolsun terk etsin. O'nu buradan istifaya davet ediyorum."

Dervişoğlu'nun bu sözlerini özellikle belirtmek istedim. Zira dün İstanbul'da sahadaydım ve açık söyleyeyim birçok kişiden buna benzer sözler duydum.

Bu noktada sahada görüştüğüm kişiler her kesimdendi diyebilirim. Sadece CHP'li ya da muhalefetten değil. Görüştüğüm çoğu AK Partililer de MHP'liler de aynı düşüncedeydi. Hatta çoğu MHP'li seçmen Bahçeli'nin bu konuda bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünüyor.

Açıkçası sahada genel olarak diğer sebeplerle birlikte özellikle "kurucu değerin" bu denli görmezden gelinmesi büyük bir üzüntüyle belirtildi.

Gelinen bu noktada; liderliği, strateji dehası olması, entelektüel olması, değişimin önderi olması, cesur olması gibi birçok önemli özelliği bir yana Atatürk'ün şu sözlerini ne zaman okusam gözlerim doluyor

"Efendiler bazı arkadaşların yoksulluk içinde bu büyük davanın başarılamayacağını zannederek memleketlerine dönme arzusunda olduklarını duydum. Arkadaşlar! Ben sizleri bu milli davaya silah zoruyla davet etmedim görüyorsunuz ki, sizi burada tutmak için de silahım da yoktur. Dilediğiniz gibi memleketlerinize dönebilirsiniz fakat şunu biliniz ki, bütün arkadaşlarım beni yalnız bırakıp gitseler, ben bu Meclis-i Ali'de tek başıma kalsam da mücadeleye ahdettim. Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara'ya kadar gelecek olursa, ben bir elime silahımı bir elime de Türk Bayrağını alıp Elma Dağına çıkacağım. Burada tek başıma son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım. Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken ben de Milletim uğruna hayata veda edeceğim. Huzurunuzda buna ant içiyorum"

Tüm bu gelişmeler bir yana AK Parti gerçek gündemden koptuğu için, yukarılarda bir yerlerde kendi gündemiyle meşgul olduğu için sosyolojideki değişimi de tam olarak gözlemleyebildiği düşüncesinde değilim.

Ne diyelim Kendi düşen ağlamaz

Açıkçası AK Parti'nin ne yaptığı ya da ne yapacağı sorusuna cevap aramaktansa Bundan sonrası için kim ne yapabilir ya da bundan sonrası için hangi partiler, hangi liderler ön plana çıkabilir sorusuna cevaplar aramanın zamanının çoktan geldiği düşüncesindeyim.

Zira AK Parti'de belirgin bir iyileşme hareketi görünmüyor. Yalnız sahaya bir inseler görecekler seçmenin duygusal bağlantısında ciddi şekilde zayıflamalar, yer yer kopmalar olduğunu

Dolayısıyla bugünden sonra AK Parti sonrası nasıl bir tablo olacak sorusuna cevap aramak daha anlamlı olabilir.

İlk bakışta yıllar sonra yerel seçimlerde birinci parti konumuna yükselen CHP'nin başarı şansının diğer partilere göre daha fazla olduğu söylenebilir. Aslında CHP, AK Parti'nin direkt rakibi gibi görünmese de bünyesinde yer alan ve hemen hemen tüm seçmenlere hitap edebilen İmamoğlu ve Yavaş faktörü sebebiyle CHP'nin elinin güçlü olduğu belirtilebilir.

Bu noktada önemli olan önümüzdeki seçimlerde aday olacak kişinin herhangi bir karmaşaya mahal vermeden belirlenmesi. Yani Altılı Masa döneminde yaşanan kaos görüntüsünün seçmene bir daha yaşatılmaması gerekiyor.

Bu süreç iyi yönetilebilirse önümüzdeki dönemde CHP'nin ciddi şekilde güç kazanabileceği söylenebilir. Bir anlamda AK Parti'den oy kopuşları olabilir. Ki sosyolojinin rüzgârı da kendilerinden yana

AK Parti'nin direkt rakipleri olan DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi kendilerinden beklenen performansı bir türlü gösteremedi. Ayrıca Altılı Masa başarısızlığını da üstlerinden atamadılar. Tüm bunlara rağmen Mecliste