Sanki 'Kınalı Bebek' kendini söylemişti

Klipleri, şarkıları 90'lardan bu yana hala doymadan izlenen ve her dinlendiğinde yüreklerde iz bırakan şarkıların sesi usta sanatçı Demet Sağıroğlu, sanat yaşamında olanları, olacakları, şarkılarının öykülerini anlattı.

Bazı şarkılar yıllar geçse de her dinlediğinde hikayesi farklı olsa da ruhuna tanıdık gelir Fado'da olduğu gibi... Ayrıca bazı sesler var ki tonu, rengi, yorumu hangi şarkıyı söylerse söylesin kalbinize dokunur. Bu nadir seslerden birisi de Demet Sağıroğlu. Sağıroğlu'yla geçmişten günümüze sanat kariyerinde yaşadıklarını konuştuk.

-"Arnavut Kaldırımı"nın sözleri öyle çok kalbe dokundu ki, o gencecik yaşınızda nasıl bir yaşanmışlık vardı ki bu parçayı yazdınız

Ben o şarkıyı yazdığımda aslında çok gençtim ama kalbim yaşımdan çok daha fazlasını görmüştü. Aşkın o platonik hâlini, kırılganlık ve vedaların içindeki zarafeti, bir sokak taşının üzerinde bile bir hikâye olabileceğini hissediyordum. Arnavut Kaldırımı biraz da içimdeki o naif ama derin duyguların dışa vurumuydu. Zamanla anladım ki, şarkı benim kadar dinleyenlerin de hikâyesi olmuş.

"UZAY HEPARI İLE ORTAK SEZGİMİZİN DE ÜRÜNÜYDÜ"

-"Kınalı Bebek"i ne zaman dinlesem hüzünlenirim. Çok da derin okudunuz. Zaten hüzünlü bir parça ama belki de ne zaman dinlesem Uzay Heparı'nın bebeğini göremediği aklıma geldiğinden olabilir. "Kınalı Bebek"le ilgili Heparı'yla yaşadığınız bir anınız var mı

Uzay benim için sadece bir aranjör değil, çok özel bir dost ve ruhtu. Kınalı Bebek'i kaydederken onun o tarifsiz duygusal zekâsına yakından tanık oldum. Müziği hissetme biçimi bambaşkaydı. O parçayı birlikte çalışırken o kadar sade ama o kadar derin bir enerji vardı ki… Şarkı kayda girdiğinde ikimiz de bir süre sessiz kaldık. Sanki şarkı kendini söylemişti.

-"Kınalı Bebek" hâlâ Türkiye'de yapılan en iyi intro'ya sahip parçalar arasında yer alıyor. Uzay Heparı düzenlerken şahit oldunuz mu Sizin de katkınız oldu mu

Evet, her saniyesine. Uzay o intro'yu kurgularken ben yanındaydım. "Bu ses seni çağırmalı, ilk notada hikâyeyi anlatmalı" demişti. Ben de onun duygusuna kapılıp o atmosferin içine girmiştim. Yani aslında o intro tamamen Uzay'a aitti ama bizim ortak sezgimizin de bir ürünüydü. Bugün bile duyduğumda içim titrer.

-Geçmişteki parçalarınızı dinlediğinizde düzenlemelerde düzeltmek istediğiniz yerler oluyor mu ya da şimdiki imkânlarla yeniden yorumlamak ister miydiniz

Açıkçası hayır. Çünkü her şarkı kendi döneminin duygusuyla doğru. O anın teknolojisi, o günkü ruh hâli, sesim, duygum… Hepsi bir bütün. Belki teknik olarak küçük şeyler değiştirirdim ama o samimiyetin dokusuna dokunmam.

"KLİPLERİMDE HİKAYEYE ÖNEM VERDİM"

-Sanki bu dönemden görsel yönetmenler sizin kliplerinizi çekmek için zamanda yolculuk yapıp 90'lı yıllara gitmiş gibi… O renkler, kurgu… Dijital çağda olmamıza rağmen hâlâ zor yakalanan görüntülere sahipler. Klip çekimlerinde sizin etkiniz nasıl oldu

Olmaz mı… Her klibimde hikâyeye, görsel dile çok önem verdim. Müzik kadar görüntünün de duyguyu anlatması gerektiğine inanırım. Arnavut Kaldırımı, Kınalı Bebek, Yarın Olmaz, Papatya Falları, Bir Vurgun Bu Sevda, Açık Çay gibi kliplerimde o sıcak, sinematografik dokuyu özellikle istedim. Işık, renk, hatta rüzgâr bile duygunun bir parçasıydı.

- Dijital çağda müzik üretimi çok değişti. Bir de yapay zekâ çıktı başımıza. Her isteyen kolayca şarkı çıkarabiliyor. Bu durum siz müzik emekçilerini üzmüyor mu

Üzmekten çok düşündürüyor. Teknoloji tabii ki hayatı kolaylaştırıyor ama duygunun yerini alamaz. Bir şarkının ömrü, kullanılan efektlerle değil, içindeki insanlıkla ölçülür. O yüzden gerçek müzik, kalpten çıkmaya devam edecek.

-Öte yandan alt yapısız yavan parçalar doldu ortalık ve bir nesil bunları dinler oldu. Siz nasıl bakıyorsunuz bu duruma

Müzik de toplumun aynası. Hız çağında yaşıyoruz; tüketim müziğe de yansıdı. Ama ben hâlâ kalıcı olanın duygudan geçtiğine inanıyorum. Şarkılar gelip geçer ama hissettiren kalır.

"KAYAHAN 'ŞARKI YÜREĞİNDEN ÇIKMALI AĞZINDAN DEĞİL' DERDİ"