32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, usta yönetmen Pelin Esmer'in "O da Bir Şey mi" adlı filmine 8 ödül birden verildiği ödül töreniyle sona erdi. Festival, kısıtlı bütçeye ve yaşadığı zorluklara rağmen bu yılı da alnının akıyla tamamlamayı başardı.
"Kısıtlı Bütçe", biz gazetecilerin özellikle film festivallerinde çok duyduğu bir bahanedir. Özellikle son yıllarda festivali kendi tekeline alan festivalin "basın danışmanı" kanadı, kendine yakın olan gazeteci, yazar, Influencer'ları çağırır; festivali takip etmek isteyen bazı gazetecileri dışarıda bırakır. Festivalin yönetimi, emekçileri de işleri başından aşkın olduğundan tabii ki durumdan haberdar olamaz. Ama Adana Altın Koza'da durum farklı. Festival yönetimi bu durumu çok iyi takip ediyor. Hiçbir zaman "bütçemiz kısıtlı" bahanesiyle karşılaşmadım. Hele ki bu yıl gerçekten çok zor şartlar altında, ucu ucuna yeten bütçeyle yapıldığını biliyorum. Buna karşın her yıl olduğu gibi bu yıl da Altın Koza, özel gösterimleri, prömiyerleri, söyleşileri ve Adana halkının müthiş ilgisiyle geçti. Hatta Adana sınırını aşıp deprem bölgesindeki halkla da buluştu. Halkın ücretsiz katılımıyla Çağan Irmak'ın "Unutursam Fısılda" sinemaseverlerle buluştu. 33'üncü yılında Altın Koza'nın tam kadro ile gerçekleştirilmesini umuyorum...
Zamanımız yettiğince birçok filmi görme şansını yakaladık. Gördüğüm filmlerden seçtiğim birkaç tanesini özellikle paylaşmak istiyorum.
"O DA BİR ŞEY Mİ" ÖDÜLLERİ TOPLADI
Açıkçası festivaldeki seçkide yer alan en izlenebilir filmlerden biriydi "O da Bir Şey mi"... Zaten filmleri izlerken herkesin ödül tahminlerinde baş sıraya oturmuştu. Filmi sevdim ama film sanki biraz iterek ilerliyordu ve süre biraz daha kısa olabilirdi. Usta oyuncuların performanslarını keyifle izledim ve görüntü güzeldi, mekan seçimi de... Filmin görüntü yönetmeni Barbu Balasoiu, "En İyi Görüntü Yönetmeni" ödülüne layık görüldü. Aliye karakteri için de Merve Asya Özgür'den daha iyisi olamazdı. Cast seçimi çok yerindeydi ki zaten Özgür de "Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü"nü aldı. Film aynı zamanda En İyi Yönetmen, SİYAD Cüneyt Cebenoyan En İyi Film, Film-Yön En İyi Yönetmen, En İyi Sanat Yönetmeni, Adana İzleyici ve tabii ki En İyi Film ödülünü aldı.
EV'E İKİ ÖDÜL
Orhan Eskiköy'ün yönettiği 6 Şubat depreminde evsiz kalan bir ailenin dramını anlatan "Ev", izleyiciyi derinden etkileyen filmlerden birisiydi.
Filmin etkileyiciliği, kamera hareketlerinde ya da gösterişli sahne efektlerinden değil; karakterlerin iç dünyalarına yaklaşımında saklı. Filmde oyuncu yok. Depremde evlerini kaybeden gerçek bir depremzede ailenin, çadırda geçirdikleri aylardan başlayan "Ev"lerine umutla yıllarca kavuşma çabalarını gerçek diyaloglarla anlatıyor. Eğer profesyonel oyuncular yer alsaydı filmde, yanınızda konuşuyorlarmış hissine kapılamazdınız. Bu aile sadece bir örnek. Bu örnekten yüzlerce aile var ve sıcak evlerine kavuşmayı bekliyorlar. Yönetmen bu gerçeği tokat gibi yüzümüze vuruyor. "Ev" ile Orhan Eskiköy'e Yılmaz Güney Ödülü ve Erhan Örs'e Ayhan Ergürsel En İyi Kurgu Ödülü verildi. Bu filme başka ödüller de beklerdim...
MAZLUM SÜMER "CİNEMA JAZİREH"DEN ÖNE GEÇTİ
Evet bir oyuncu, oynadığı filmi geçti. Yönetmenliğini Gözde Kural'ın, yapımcılığını ise Bulut Reyhanoğlu yaptığı "Cinema Jazireh", Taliban kontrolündeki Afganistan'da özellikle kadınların maruz kaldığı ve çocukluktan itibaren zorla eğlence unsuru haline getirilen erkekleri mercek altına alıyor. Kadın olarak kayıp çocuğunu araması engellenen bir kadının erkek kılığına girmesi ve bu yolculukta "Cinema Jazireh" adlı gizli eğlence mekanıyla yolunun kesişmesi hikayesini izliyoruz. İşte bu noktada aslen tiyatro oyuncusu olan Mazlum Sümer'in göz dolduran oyunculuğuyla karşılaşıyoruz. Açıkçası bir gazeteci ve kültür sanat yazarı olarak Mazlum Sümer'in varlığından haberimin olmaması benim eksikliğimdi. Filmi konuştuğum arkadaşlarım da Sümer'i merak ediyor ve oyunculuğunu övüyordu. Sümer'in sahnelerinde gözlerimi ayıramadım. O yüz ifadesi, ses tonu, karakteri eldiven gibi giymesi çok etkileyiciydi. Farsça bilmemesine rağmen ana dili Farsça olan oyuncularla diyalogları bana gayet doğal geldi. Farsça bilmiyorum, belki kelimelerdeki vurgusu Farsça konuşanlara değişik gelebilir ama kulağımı tırmalayan bir ses algılamadım. Bundan sonra birçok filmde Sümer'i izleyeceğimizi ümit ediyorum. Hatta "Zabur" karakterinin yaşam öyküsünü anlatan bir film de beklerim Gözde Kural'dan...