Son dönemdeTürkiye'ye göçmen gönderileceği iddiaları bugün Türkiye'nin en çok konuşulan konularından! Suriyeli göçmen konusuna farklı bir perspektiften bakmayı istiyorum. Çünkü öyle aramızda dolaşan şehir efsaneleri var ve bu yalan dolanlara inanan o kadar insanımız var ki hakikaten çok üzülüyorum.
Suriyeli göçmenler ülkemize geldi doğrudur, ama neden geldiğini irdelemek ve bu konunun üzerinde tepinmemek de biz Müslümanların görevi olmalıdır. Kendi ülkelerinde bombardımandan kaçan ve Müslüman bir ülke olarak Türkiye'yi görmeleri ve altını kalın çizgilerle çizmek isterim ki, biraz sonra vereceğim rakamlarda da göreceksiniz ve temel olarak da geçici koruma statüsü ibaresini unutmamak lazım. Bu topluluk bu ülkede kalıcı değildir zaten hem devlet politikası olarak hem de ülkemizin geleceği açısından planlanan budur. Bunun üzerinde bir kelam olmamalıdır.
Öncelikle dünden bugüne baktığımızda şöyle bir hafızalarımızı bir tazeleyelim
Bulgaristan'ın Türklere uyguladığı tarihsel politikalarda bahsedildiği gibi en güçlü ve sert asimilasyon ve kimliksizleştirme politikaları Jivkov döneminde 1984-89 arasında yaşanmıştır. SSCB'nin komünizmden etkilenen Bulgaristan bunu kendi milliyetçilik anlayışı ile harmanlamıştır. Çünkü Marx'ın Komünist Manifestosu'na göre milliyetçilik ve bir ırkın diğerine karşı üstünlüğü Kapitalizmin bir başka formudur (Neuberger, 2004). Dolayısıyla komünist yönetime sahip ülkelerden milliyetçi bir tutum sergilemesi beklenmez (Duygu,2021). Jivkov'un Türkiye'ye kapıları açmasını söylemesinin ardından dönemin başbakanı Turgut Özal "Bizim kapılarımız herkese açık'' açık diyerek Türklerin göçünü kolaylaştırmıştır. İlk göç hareketi vizesiz gerçekleşmiştir. Genel itibariyle resmi kayıtlara göre Haziran 1989 ile Mayıs 1990 arası Türkiye'ye toplam 345.960 kişi göç etmiştir (Alişoğlu, Kayıran,2021). Daha sonrasında vize politikası uygulanmaya başlamıştır. Yıl sonuna kadar bu sayı 360.000'i bulmuştur. Bu göç 20. yy'ın Avrupa'da ki en büyük göç olarak kayıtlara geçmiştir. Yapılan göçlere insan hakları ihlali olarak görülmemesi amacı ile turistik göç imajı verilmiştir. Göçmenler mal varlıklarını, geçmişlerini ve her aile üyesine vize çıkmaması dolayısı ile ailelerinin bir kısmını Bulgaristan'da bırakmak zorunda kalmıştır. Daha sonra aile birleştirme politikası aile ailelerin kalan kısımları da Türkiye'ye göçmüştür. Türkiye'ye gelen göçmenler ise daha önce Bulgaristan'dan gelen tanıdıklarının yanına yerleşmeye çalışmıştır. Başlıca Trakya bölgesi olmak üzere İstanbul, Bursa, İzmir gibi göç mesafesinin nispeten kısa olduğu illere yerleşmişlerdir. Türklerin ülkeyi terk etmesinin ardından ise Bulgaristan'da büyük bir işçi açığı oluşmuştur ve 1989 yılında gerçekleşen zorunlu göçün Komünist rejim açısından en büyük sonucu ise Jivkov hükümetinin son bulması olmuştur (Çeçen,2016).
Ve yine böylesi bir göçü ülkemiz aldığında da bir takım sesler mutlaka yükselmişti bugün olduğu gibi.. Son 2022 yılında TÜİK'in verilerine göre de ülkemize göçen yabancı uyruklu nüfus içinde ilk sırayı 25 ile Rusya Federasyonu vatandaşları aldı. Rusya Federasyonu'nu 8,1 ile Ukrayna, 6,5 ile İran, 5,4 ile Afganistan ve 4,8 ile Irak vatandaşları izledi.
Türkiye'den göç eden yabancı uyruklu nüfus içinde ilk sırayı 20 ile Irak vatandaşları aldı. Irak'ı, 10,6 ile İran, 7 ile Özbekistan, 6 ile Afganistan ve 4,8 ile Türkmenistan vatandaşları takip etmiştir.
Gördüğünüz üzere; Rusya, Ukrayna, İran, Afganistan ve Irak vatandaşları da ülkemize girmiştir Ve fazlasıyla da ülkemizde resmi kayıtlarda gözükmektedirler. Ama takdir edersiniz ki, özellikle Akdeniz bölgesinde kızılca kıyamet Rus, Ukraynalı rahatlıkla gezerken, hiçbir yerden "Ne işi var Rusların, Ukraynalıların, Antalya'da, Muğla'da" dediklerini hiç duymuyoruz her ne hikmetse
Ama konu Müslüman ve ülkesinden kaçmak zorunda bırakılan yaşlısı, çocuğu ve kadınıyla Suriyeliler olunca kızılca kıyamet kopuyor. Evet ülkemizde bir takım sorunlara sebebiyet verdikleri malumunuz. Bunun için yok efendim hiçbir sorun çıkarmadılar dersem pinokyo gibi burnum uzar. Ama işin gerçeği de şudur ve bunu anlayabilecek de derin bir kalp ve engin bir Müslümanlık şiarına sahip olmak lazım.
O insanlar ülkelerinde bombardıman altındayken buraya sığınmışlardır. Bakın tekrarlıyorum sı-ğın-mış-lar-dır Yani buraya yerleşmemişlerdir. Kaldı ki "geçici koruma" ibaresi de bunun en keskin ifadesidir.