Zorbalık öğreniliyor, adalet öğretilmiyor!

Liseli bir genç, akranları tarafından beş yerinden bıçaklanıyor… Babası isyan ediyor: "Gençlerimiz şiddeti oyun zannediyor."

Bir başka okulda, ayağına bastığı için arkadaşını yumruklayan genç, o yumrukla diğerinin beyin kanaması geçirmesine sebep oluyor…

Bir grup kız, ellerinde bıçaklarla arkadaşlarını takip ediyor, eve girmeye çalışıyor. Olaydan sağ kurtulan kızın babası feryat ediyor: "Ya eve girebilselerdi Çocuğumu artık okula gönderemiyorum, çünkü güvenemiyorum."

Bir anne, iki evladını da aynı okulda akran zorbalığı nedeniyle kaybediyor…

İnsanlar artık çocuklarını okula, parka, markete bile göndermeye korkuyor. Çünkü her an başlarına bir şey gelebilir. Her an, ailesi veya çevresi tarafından istismara uğramış, kalbine iyilik tohumları ekilmemiş bir çocuğun şiddetine maruz kalabilirler. Bazı ailelerde çocuklarını korumak için nazik, kibar, iyi yetiştirmekten çekinir hale geliyor. Öyle ki "bu kadar iyi çocuğu üzerler" anlayışı yayılıyor ebeveynler arasında.

Evet, zorbalarda istismara uğramıştır. Küçücük bir çocuğun başka bir arkadaşına bu kadar acımasız davranmasını başka nasıl açıklayabiliriz Akran zorbalığının altında daima bir şiddet hikâyesi yatar. Çünkü şiddet öğrenilir. Ya aileden, ya çevreden, ya da günümüzde olduğu gibi en çok medyadan. Ama artık başka bir gerçek daha var: Şiddet, cezasız kaldığı için büyüyor.

Medya şiddeti meşrulaştırıyor, hatta yüceltiyor. Zorbalar yaptırıma maruz kalmıyor. Bir çocuğun öldüğü olaylarda bile, fail çocukların akıbeti ya konuşulmuyor ya da "şiddete sürüklenen çocuk" etiketiyle cezasız bırakılıyor. Bu anlayış, adalet duygusunu zedeliyor; mağdurun ailesine "adalet" yerine "suskunluk" düşüyor. Oysa adalet sadece failin cezası değil, toplumun vicdanıdır. Ve bugün toplumun vicdanı yara içinde. Yasalar artık "öğrencidir", "küçüktür", "niyeti yoktur" gibi gerekçelerle yumuşatılmamalı; caydırıcı bir şekilde yeniden düzenlenmelidir. Şiddet gösteren taraflar medyada yüceltilen karakterlere dönüşmemeli. Akran zorbalığı, gençlik dizisi altında meşrulaştırılmamalı. Zorbalığı öğreten, havalı gösteren akımlar önlenmeli. Şiddete karışan çocuklara sadece ceza değil, psikolojik rehabilitasyon da uygulanmalı. Ama öncelikle toplum şunu bilmeli: Her zorbalığın bir karşılığı vardır. Aksi halde çocuklarımız, şiddetle başa çıkmak yerine şiddetle kendini var etmeyi öğreniyor.

62 ilde yapılan bir araştırmaya göre, okullarda akran zorbalığına maruz kalan çocukların oranı yüzde 70, siber zorbalığa maruz kalanların oranı ise yüzde 50. Bu rakamlar sadece dehşet verici değil, alarm verici. Bir çocuğun, bir çocuk yüzünden ölmesi, bir toplumun çocuklarını koruyamaması kadar acı ne olabilir Peki, bu şiddet nasıl öğreniliyor Neden bu dehşet tablonun önlenmesi için hâlâ harekete geçilmiyor

Son 20 yıldır yanlış politikalar, medyanın yozlaşması ve ekonomik kriz aileyi zayıflattı. Anne-babalar geçim derdinde, çocuklar ekranların elinde. Ailelerin de tedaviye, onarıma ihtiyacı var. Çünkü çocuklar, gördüklerini uyguluyorlar. Bu noktada en büyük görev Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na düşüyor. Aile içi iletişimi güçlendiren, aileleri onaran, danışmanlık desteğini yaygınlaştıran projelere acilen ihtiyaç var. Her ailenin bir aile danışmanına erişebilmesi sağlanmalı. Bölgesel düzeyde psikolojik destek ve farkındalık çalışmaları yapılmalı.