Allah Rızasına Adanmış Bir Ömür: Oğuzhan Asiltürk

Takvim yaprakları 7 Mayıs 1935'i göstermektedir.

Asiltürk ailesi bir erkek evlat ile nasiplenir. Eğitime ve tarihe düşkün olan Mahmut Besim Bey, dünyaya gelen ilk oğlunun adını Oğuzhan koyar. Daha sonra doğacak olan küçük oğlunun adını da Attila koyacaktır.

Öğretmenlik ve ziraat mektebi mezunu olan Mahmut Besim Bey'in memurluk hayatı dolayısı ile Asiltürk ailesi farklı şehirlerde bulunacaktır. Antakya'da bulundukları yıllar ise büyük evlatları Oğuzhan için bir dönüm noktası olacaktır.

Gündüzleri lise eğitimine devam eden Oğuzhan Asiltürk, akşamları ise Antakya'nın ileri gelen âlimlerinden medrese eğitimi alır. Matematiği çok iyi olan Asiltürk, o dönem uygulanan liseyi bitirmek için uygulanan olgunlaşma sınavını puanla geçmesine rağmen üniversiteye ara vererek iki yıl medreseye devam eder. Ardından sırasıyla İstanbul Hukuk ve İstanbul Edebiyat bölümlerini kazansa da hem derslerden hem de ortamdan hoşlanmadığı için "buralardan insana fayda gelmez" diyerek Antakya'ya geri döner.

Mahmut Besim Bey, oğlunun bu durumuna üzülür ve Antakya'nın ileri gelenlerinden bir albaya oğluyla konuşması için ricada bulunur. Genç Asiltürk'ün niçin böyle davrandığını anlayan albay, "Yavrum okulu niye bıraktığını ben biliyorum. Ama sen yarın bir gün birisinin yanında işe gireceksin. Okumuş birisi senin başında olacak. O sana talimat verecek, sen onun emrinde olacaksın. Sen okusan iyi bir yere gelsen, sen baş olsan, bu endişe duyduğun, düzelmesini istediğin yanlış işleri düzeltecek pozisyona gelsen daha iyi olmaz mı" der (Hakşinas Oğuzhan Asiltürk, sayfa 145). Bu sözler Oğuzhan Asiltürk'ü adeta can evinden yakalayacak ve bunun üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi sınavlarına girecekti. Müslüman'ca yaşama arzusu ile başladığı okulunda fahri imam gibi İTÜ'nün o meşhur mescidini açıp kapatacak, İslami çalışmalarda ön safta bulunacaktı. Bu sırada İTÜ'nün en genç doçenti Necmettin Erbakan ile tanışacak, Erbakan'ın motor uygulamaları dersinde öğrencisi olacak ve ömür boyu süren dostluklarının filizleri o günlerde yeşerecekti.

Albayın sözleri… İTÜ'nün mescidi… Ve Müslüman'ca yaşama arzusu… Bu üç nasip Oğuzhan Asiltürk'ün adını İncirlik Üssü'nü kapatan ve İç İşleri Bakanlığı'na ilk mescidi açan Bakan olarak tarihe altın harflerle yazdıracak mücadele yıllarını başlatacaktı.

Herkes O'nu siyasetçi, devlet adamı, teşkilat insanı olarak tanır. Fakat O'nun tek gayesi "Allah rızasını" kazanmaktı. Oğuzhan Asiltürk, dışarıdan sert, celalli, çekinilecek bir kimse olarak tanınsa da aslında hakşinas bir insandı. Bir Peygamber (S.A.V.) sünneti olarak sevgisini göstermekten geri durmaz, gerektiği zaman gönül alırdı. Sert tanınmasının altında insanları Rabbimizin rızasına aykırı işlerden alıkoymak için göstermiş olduğu tavır yatmaktaydı.