Taassuba karşı omuz omuza

Akılalmaz işler oluyor; En olmaması gereken yerde, en olmaması gereken zamanda. Ezelden beridir zaten savunduğum bir iddiaydı ama şu üç günde iman ettim ki, bu ülkede "demokrasi" mefhumunu tam manasıyla özümsemiş olan tek kitle, Türk Milliyetçileri. Tam teşekküllü bir algı operasyonuna maruz haldeki toplumsal vicdan bugün itibarıyla bunu yapamaz belki, ancak siyasal tarih, en özgürlükçü, en liberal, en demokrat yaftaları gururla taşıyan nicesinin içinden ne menem birer bağnaz çıktığını, şu üç günde illa ki not etti. Hiçbir makul zemine oturtmanın mümkün olmadığı bir körlüğe, taassuba, kuru inada, hırs ve hacet yarışına tanıklık ediyoruz. Ne uğruna Daha eşiğinde bile dayanılmaz ölçüde yoksullaştıran, tümden içine girildiğinde vuracağı darbenin hem milleti, hem devleti nasıl yerle yeksan edeceği aşikâr bir ekonomik buhranın gölgesindeyken Deprem bu "gölge"yi "karabasan"a dönüştürmüşken Maddi manevi kayıplarının telafisi mümkün olmadığı gibi, tedavisi de yıllar sürecek bir büyük afetin enkazından, ne fiilen ne de ruhen çıkamamış hâldeyken Ülkenin fay hatları sadece jeolojik zeminde değil, ideolojik, psikolojik, teolojik olarak da her geçen gün derinleşir, "kırık"lar her dakika daha da yaralayıcı bir hâl alırken Ne kolon, ne kiriş, ne çatı; "devlet" dediğimiz sistemin "temeli" dışındaki her yeri, yanı, kurumları, teamülleri tel tel dökülürken Uzatmak çok mümkün de uzatmayayım; yargı, yürütme, yasama, hukuk, güvenlik, savunma, eğitim, sağlık, ekonomi, hangi alanda, neyi tutsak elimizde kalırken Hangi tarihte yapılırsa yapılsın, nihayetinde yapılacak olan ilk seçim, bütün ülkenin kaderini bir tek kişinin keyfine ipotekleyen bir sistemi kronikleştirme tehlikesi de içerdiğinden, Türkiye için 'Ya millî egemenlik, ya bitmeyen kölelik' niteliğine bürünmüşken Haliyle, "Milletin istiklali" bir kere daha "milletin azim ve kararlılığına" muhtaçken Ve o "azim ve kararlılık", son 20 yılda ilk defa bu kadar "görünür"ken Ne uğruna "Tutunacak dalsızlık" sendromu içindeki bir milletin karşısına Kendinden olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni, kendi gibi inanmayanı, kendi gibi yaşamayanı, kendi gibi sevmeyeni yok sayan ve dahi "düşmanlaştıran" bir zihniyeti yenmek iddiasıyla çıkıp da Karar gününde ilk iş "kendi gibi düşünmeyeni" anlamaya çalışmak yerine yok saymak; ne uğruna "Esas"en, bu ülkenin en yan yana gelemez varsayılan geleneklerini yan yana ne ki, kol kola, omuz omuza getirmeyi başarıp da,"usul"en aynı yolda yürüyememek; ne uğruna Bugüne kadar yürünen uzun, meşakkatli yolun, belki de en kolay aşılacak virajında, "söz konusu vatansa gerisi teferruattır"