Sadi Bey

Aidiyetimiz birdi; İdeolojimiz bir Ülkemizi layık gördüğümüz yer bir Milletimiz için düşlediklerimiz bir Devletimiz için özlediklerimiz bir Vatanımız için vazgeçebileceklerimiz bir "Gönüller bir olsun" demekle ertelenen takvimler işte; pekala olması mümkün anılarımız, olabileceği kadar çok olamadı. Aynı gazetede yazdık; yıllarca.. Büyük bölümünde "yollar" vardı arada; sonrasında başka başka gaileler Mesai arkadaşlığımız olmadı. Birkaç karşılaşma Birkaç ziyaret Birkaç telefon konuşması Bolca -uyamadığım- plan, program. Kibirle anıldığına çok şahit oldum; Oysa, belki de olmaması gereken kadar mütevazı adamdı. Vıcık vıcık bir çağa denk gelmenin talihsizliği olsa gerek; Ciddiyeti, ağırbaşlılığı, hem kendine hem de karşısındaki saygıya dayanan mesafesi zaman zaman yanlış yorumlandı. Nihayetinde "hoca"ydı; "Gazi"li "Ocak"lı Zaruri "sert" ve fakat "babacan"dı. Gençleri onore etmeyi bilen adamdı Kendinden küçükleri büyütmekten imtina etmeyen Yüreklendiren. Kapı açan. Yol veren. Takdiri bol. Son nefesine kadar; İnandığı "dava"ya inanmaktan Onu savunmaktan Uğruna kavgadan Uğruna barıştan Vazgeçmediğini görebilecek kadar tanıyabildim sanıyorum. Kader gayrete aşıktır derler; Ardından kurulan cümlelerden belli; şu dünyanın fanisinde de elbet mahrum değildi hak ettiği sevgi ve saygıdan ama Ebediyette de misliyle alacaktır herhalde karşılığını Ruhu şad, mekanı cennet olsun. YOKSA PUTİN BU YÜZDEN Mİ SALDIRDI(!) Altı muhalefet partisinin, Türkiye'yi parlamenter sisteme döndürebilmek için izlemeyi taahhüt ettikleri ortak yol haritasının imza töreni; Görkemliydi Heyecanlıydı Samimiydi Bir tatlı telaş içindeydi Huzur ve güven iklimi egemendi Güleryüz, tatlı dilliydi Düşünmeden edemedim; Bütün bu etki ve hisleri oluşturabilecek çapta organizasyona imza atan muhalefet değil de iktidar ittifakı olsaydı Ve bu çaptaki organizasyonları, Ukrayna merkezli gelişmelerin gölgesinde "bırakılsaydı" Anında basmazlar mıydı "dış güçler" feryadını İşi, Putin'in sırf bu organizasyonu sabote etmek için Ukrayna'ya saldırdığına vardırmazlar mıydı "Abartma" demeyin. Tıynetlerine şahidiz ki, yaparlardı! MEDYA UKRAYNA'DA MAHSUR Adına işgal, direniş, savaş, çatışma, kriz, gerilim ne derseniz deyin, askerî, siyasi, coğrafi, ekonomik sonuçlarının yanı sıra kaçınılmaz bir insani faturası olacak Ukrayna'da yaşananların. Hâl buyken, böylesi bir musibetin etinden, sütünden, tüyünden faydalanmayı, ancak iki komşu mahalle; medya ve siyaset akıl edebilirdi. Dün, iktidarla al gülüm-ver gülüm ilişkisi bulunan birçok medya organı, altı muhalefet partisinin Bilkent Otel'deki "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" imza töreni boyunca, Ukrayna sokaklarına "saklandılar" adeta. İktidar korkusu nelere kadir; Ukrayna, "can simidi" oldu; uzattıkça uzattılar; bir türlü Ankara'ya bağlanamadılar; Kiev'de mahsur kaldılar! Allah'tan, parlamenter demokraside, onları bu derece zavallılaşmaktan kurtaracak "hürriyet" alanı da var! (Var olmasını umuyoruz en azından.) NEZAKET --- Oturma düzeni, davetiyedeki imza hiyerarşisi, konuşma sırası o kadar tartışıldı ki; algıda seçicilik işte, bir an "Eyvah" dedim, altı siyasi parti genel başkanı fuayeden, törenin yapılacağı salona yürümeye başladığında. Alfabetizm(!) nezaketin önüne mi geçiyor acaba! Geçmedi. Yürüyüş kolunun kenarında kalan Meral Akşener, salona "tek kadın genel başkan" olarak en önde girdi. Bir ara, genel başkanlar, anons sırasına göre girebilsinler diye kendini geri çekti ama neyse ki nezaket, erkek egemen