''28 Şubat''ta ne olacak, ne konuşulacak

Pazartesi günü "28 Şubat". Olacak başka. Konuşulacak başka. Her ne kadar günün en önemli olayı, 6 muhalefet partisinin, iktidara geldiklerinde Türkiye Cumhuriyeti'ni yeniden "parlamenter sistemedemokrasiye döndürmek" üzere imzalayacakları sözleşme olsa da, hepimiz biliyoruz ki, bu bile 25 yıl önceki 28 Şubat'ın gölgesinde tartışılacak aslında. Siyasi parti genel başkanlarının bütün muhtemel demokratik vaatlerinden, kendilerini "darbelere karşı" konumlandıracakları yerden bağımsız olarak, bir kesim, imza tarihi üzerinden, toplumun kafasında "28 Şubat zihniyetinin devamı" şüphesinin oluşmasına çalışacak. "28 Şubat'çı" ne menem bir kimliğe karşılık gelir, orası hayli karışık ama olsun! Kaç kişi umursuyor ki artık mevzuların "aslında"sını! "Millet İttifakı"nın adı bile bu çevrelerce "28 Şubat ittifakı" diye değiştirilmedi mi! Diğer yandan Bir diğer kesim de, lüzumsuz bir "savunma" psikolojisine girecek, olmayan suçları aklamaya çalışacak. Kaş yapayım derken göz çıkarıp "28 Şubat" heyulası yaratanları haklı çıkaracak şekilde coşacak, taşacak; tam da iddiasından; haklılığını ispat ve haksızlığa isyan telaşından vurulacak. Madem günün güncel anlam ve önemini perdelemek pahasına mevzu dönecek dolaşacak "o güne" bağlanacak; hafta sonu yazım olmadığından, ben de diyeceğimi bugünden diyeyim. "28 Şubat" denilen hadise tam "çeyrek asır" geride kaldı. İftira lobisinin, İstanbul'da üç-beş elebaşının tutuklanması dışında hiçbir olayın vuku bulmadığı "24 Nisan 1915" tarihini "soykırım günü" ilan etmesi gibi; bir MGK toplantısı ve sonunda yayınlanan standart bir MGK bildirisinden başka hiçbir "fiili durum"un oluşmadığı "28 Şubat" tarihi de, olduğundan başka ve fazla anlama boğuldu bunca sene. İtiraf etmek bugün iktidarda olan zihniyetin en önemli besin kaynaklarını kurutmakla eşdeğer olduğundan yanaşmamaları normal ama "somut gerçek"; O gün "post"u da dahil olmak üzere bir "darbe" olmadı. Hükümet "devrilmedi". Koalisyon ortakları istifa etmediettirilmedi. Koalisyon dağılmadı. Siyasi liderler tutuklanmadı. Erbakan'ın istifası 28 Şubat'tan üç buçuk ay sonra ve REFAH Partisi ile DYP'nin imzaladığı "koalisyon protokolü"nün icabıydı. Yani O MGK hiç toplanmamış olsa da, siyasi takvimin olağan akışı içinde olacaktı. Ha, illa konuşacaksanız Altı siyasi parti genel başkanının atacağı imzanın oluşturacağı "iklim"i soğutmamak için illa "başka bir 28 Şubat gündemi" lazımsa; "Bin yıl sürmeye" namzet kinini konuşun mesela! Nasıl bir intikam silahına dönüştüğünü konuşun. Pazartesi günü imzalanacak sözleşmenin temel vurgusu "kuvvetler ayrılığı" ve "hukukun üstünlüğü" olacağına göre; uzaklaşmış da olmazsınız güncel-sıcak haberden böylece. Kendi babası da bu hak ve hukuk istismarının mağduru olan İnci Özbek, dört başı mamur bir "28 Şubat Davası" derlemesi gönderdi geçenlerde. Hani şu, 28 Şubat'tan tam 15 yıl sonra ve manidar şekilde dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın vefatından sonra açılan dava Bütün garabetleri tane tane sıralanıyordu metinde; 102 asker ve bir sivil olmak üzere 103 kişinin yargılandığı dava Yargılananlardan 11'inin mahkeme sürecinde vefat ettiği dava 10 yıl süren 106 celse görülen İki mahkeme, 4 mahkeme başkanı, 3 savcı değiştiren Savcılarının, "FETÖ üyeliği, devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek, sahte olduğu aşikâr olan sözde belgeleri delil olarak soruşturma dosyasına koymak ve bunlara istinaden iddianame hazırlamak" suçlarından ihraç ve mahkum edildiği Hakimlerinin, "FETÖ üyeliği, devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme" nedeniyle hapse mahkûm edildiği, hapse mahkûm edilmeyenlerin de "FETÖ iltisakı" dolayısıyla meslekten ihraç edildiği "Ergenekon" yaftalı dava için üretilen Ümraniye bombalarına, Balyoz için Mehmet Baransu'ya taşıtılan bavula benzer