Prof. Zühtü Arslan'dan İsmet Özel, Cemal Süreya, Tanpınar, Mevlana ve Pir Sultan Abdal'lı bir veda

KONUŞMASINDA şiir faslında önce şair İsmet Özel'in "Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasındaki Satırlar" başlıklı şiirinden "Her şey ben yaşarken oldu..." dizesini okudu.

Kürsüde İsmet Özel'in dizesini okuyan kişi, o gün tam 12 yıl süren Anayasa Mahkemesi üyeliği görevinden ayrılmakta olan, mahkemenin son 9 yıldır başkanı konumundaki Prof. Zühtü Arslan'dan başkası değildi.

Bu, onun veda konuşmasıydı ve İsmet Özel'e atfı yaptığı sırada "renkli olmayan, siyahbeyaz bir hikâye" olarak nitelediği kendi hayat öyküsünü, çocukluğunu anlatıyordu.

Bu, "kendisine has bir hikâye değildi", "bozkırın kavruk çocuklarının ortak hikâyesi"ydi...

Hikâyede, Yozgat'ın Sorgun ilçesinde, annesinin ifadesine göre "ırgatlık zamanı"nda, yani ekinler biçilirken kırk metrekarelik iki odalı bir evde gözlerini dünyaya açan bir çocuğun öyküsü var. Kendisi ilkokula başlarken doğum tarihi bilinmediğinden, nüfus memuru "kafa kağıdı"na 1 Ocak 1964 tarihini yazmıştı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Hayat öyküsü kendisi lise öğrencisiyken babasını kaybetmesiyle büyük bir sarsıntıya uğramıştır. Babasının ölümünün onda bıraktığı izleri anlatırken, Cemal Süreya'nın "Sizin hiç babanız öldü müBenim bir kere öldü kör oldum" dizelerini okudu Prof. Arslan.

"Cemal Süreya'nın dizeleri gibi hakikaten benim için de hayat babam öldüğünde bir kabusa dönüşmüştü , dünyam kararmıştı" diye anlattı ve ekledi: "Bir anda olgunlaştım, çok hızlı şekilde büyüdüm."

'KELİMELER BİZİ SARHOŞEDER, YAŞADIKLARIMIZİSE UYANDIRIR...'

Konuşmasının daha sonraki bölümünde Prof. Arslan, Mülkiye'deki öğrencilik günlerine geçiyor. Mülkiye birinci sınıfta Prof. Mümtaz Soysal'ın anayasa dersine girdiği ilk gün ondan o kadar büyülenmiştir ki, o gün 'anayasa hocası' olmaya karar vermiştir. Ve olmuştur da... Ama hoca olmak aynı zamanda talebe olmaktır. Çünkü öğrenmeden öğretemezsiniz.

"O günden bugüne, 41 yıldır ben anayasa hukuku, temel hak ve özgürlükler, insan hakları, anayasa yargısı alanında öğrenmeye devam ediyorum ve 12 yıllık Anayasa Mahkemesi dönemi de bu öğrenmenin önemli bir bölümünü oluşturuyor" diye anlatıyor.

Derken, karşımıza Ahmet Hamdi Tanpınar çıkıyor. Prof. Arslan, eğitimden, öğrenmekten söz ettiği sırada konuyu Tanpınar'ın "Sahnenin Dışındakiler" adlı "muhteşem" bulduğu romanına getiriyor. Tanpınar'ın Osmanlı'nın sonu, Cumhuriyet'in kuruluşunun hemen öncesindeki İstanbul'u anlattığı bu romanının bir yerindeki şu tespiti aktarıyor:

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

"Âslında biz kelimelerle ve hadiselerle yaşarız. Kelimeler bizi sarhoş eder, yaşadığımız hadiseler de bizi uyandırır, hem de kafamıza vurarak bizi uyandırır... Biz evvela kelimeleri öğreniriz, sonra yaşadıkça teker teker anlamlarını..."

Prof. Arslan, "Bu müthiş bir söz" dedikten sonra kendi hayatının muhasebesi üzerinden şöyle konuşuyor:

"Akademik hayatta biz kelimeleri öğrenerek başlıyoruz. Anayasayı öğrendik, temel hak ve özgürlükleri öğrendik, maddelerini öğrendik, adaleti öğrendik, hukuku öğrendik. Ama bunların anlamlarını yaşayarak öğrendik ve bunu özellikle Anayasa Mahkemesinde yaşayarak öğrendiğimi sizlerle paylaşmak isterim."

AYM'Yİ EN ŞİDDETLİELEŞTİRENANAYASACILARDANBİRİYDİM

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Prof. Arslan, bu noktada AYM'deki tecrübesini anlatırken, akademik hayatla pratiğin birbirinden farklılığına vurgu yapıyor. Kendi yaşamı bunun bir tecrübesidir.

Bu çerçevede önce, "Anayasa Mahkemesine gelmeden önce Türk Anayasa Mahkemesine Türkiye'de en şiddetli şekilde eleştiren akademisyenler sıralamasını yazın deseniz, Türkiye'de bu konu ile ilgilenen arkadaşlar muhtemelen ilk üçe ismimizi yazacaklardır" diye konuşuyor.

Daha sonra 2001 yılında İngilizce kaleme aldığı bir makalede o dönemdeki AYM'ye yönelttiği eleştirileri anımsatıyor. Bu, "Critical Middle Eastern Studies" isimli akademik derginin 2002 yılı ilkbahar sayısında yayımlanan "Çatışan Paradigmalar: Türk Anayasa Mahkemesi'nde Siyasal Haklar" başlıklı makalesidir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

HAK EKSENLİ YAKLAŞIMMEVLANA'NIN MESAJIDIR

Makalesinde değindiği birinci paradigma, AİHM kararları çerçevesinde insan haklarını ve özgürlüklerini esas alan hak eksenli paradigmadır. İkincisi ise devletin temel ilkelerini, devleti ve onun ideolojisini korumayı esas alan paradigma. Prof. Arslan, makalesinde "Türk Anayasa Mahkemesi de artık varlık sebebine uygun olarak hak eksenli yaklaşıma geçmek zorundadır" diye yazdığını anlatıyor.

Ardından "Kişi kınadığını yaşamadan ölmezmiş" deyişini hatırlatarak, daha sonra kendisini bu eleştirileri yönelttiği AYM'nin üyesi olarak bulduğunu anlatıyor. Ve ekliyor:

"Bugün ayrılırken memnuniyetle şunu ifade etmek isterim, 2001 yılında o makaledeki hak eksenli paradigma, hak eksenli yorum , hak eksenli yaklaşım, bugün Anayasa Mahkemesi'ne hâkim olan paradigmadır. Bu değişimi biz hep birlikte gerçekleştirdik."

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bunun "sancılı bir dönüşüm, zor bir değişim olduğunu" anlatıyor Prof. Arslan. Konuşmasının bu kısmında bu kez Mevlana'ya gönderme yapıyor ve şöyle diyor:

"Hak eksenli yaklaşım bize ithal bir yaklaşım değildir. Bizim değerlerimizde, medeniyetimizde, kültürümüzde ruh kökleri olan bir yaklaşımdır. Hak eksenli yaklaşım Mevlana'nın yüzyıllar önce bize anlattığı ve bize vermek istediği mesajın ete kemiğe bürünmüş hâlidir."

'SALDIRILAR KARŞISINDAİÇİNİZDEKİ İSYANÇIĞ GİBİ BÜYÜR AMA...'