Trump'ın Suriye'ye bakışını anlama kılavuzu (4) Trump'ın ilk dönemdeki Suriye politikası çelişkilerle doluydu

BU yazı dizisindeki ilk iki yazımız Donald Trump'ın başkanlığının birinci döneminde 2018 sonu ve 2019 başında Suriye'den askerlerini çekme arayışlarının ABD'deki sistem ve aynı zamanda İsrail ve ABD'deki güçlü Yahudi Lobisi gibi aktörler tarafından durdurulmasını konu alıyordu.

Dünkü üçüncü yazımızda ise 2019 yılı ekim ayına gelindiğinde Türkiye'nin ısrarı karşısında konunun birden ciddiyet kazandığını anlatmıştık. Başkan Trump, 6 Ekim'deki telefon görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Fırat'ın doğusunda tasarlanan "Güvenli Bölge" için mutabakatını bildirmiş, hatta aynı gün bir Beyaz Saray açıklamasıyla harekâtın "yakında başlayacağını" duyurmuştu.

Burada vurgulanması gereken bir husus, Beyaz Saray'ın bu açıklamasından hemen sonra özellikle Kongre'nin hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kesimlerinden çok kuvvetli itirazların yükselmiş olmasıdır.

ÖNCE AÇIKLADIARDINDAN UYARILARABAŞLADI

Dikkat çekici bir nokta, bu açıklamanın ertesinde Trump'ın harekâta karşı çıkmamakla birlikte, Türkiye'nin yürüttüğü askeri faaliyette belli sınırları, "insani çerçeveyi aşmaması" konusunda uyarılar yapmaya başlaması, aksi takdirde Türkiye'ye karşı Rahip Brunson krizinde olduğu gibi ekonomik misillemeye girişeceği tehdidinde bulunmasıdır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Türkiye, Trump'tan gelen bu tehditler altında 9 Ekim 2019 Çarşamba günü Fırat'ın doğusunda "Barış Pınarı Harekâtı"nı başlatmıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarıyla birlikte Suriye sınırı boyunca Şanlıurfa'da batıda Akçakale'nin karşısındaki Tel Abyad ile doğuda Ceylanpınar'ın karşısındaki Resulayn kasabaları arasında kalan 120 kilometre genişliğindeki bölgeye muhtelif noktalardan giriş yapmıştır.

TSK'nın harekâta başladığı 9 Ekim günü Başkan Trump'tan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a son derece saygısız bir üslupla kaleme alınmış olan tartışmalı mektup gelmiştir. Mektubun içeriği, kendisinin SDG unsurlarıyla Türkiye arasında bir uzlaştırıcılık rolüne soyunmak istediğine de işaret ediyor. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, o dönemde "Erdoğan'ın mektubu tamamen reddettiğini ve çöp kutusuna attığını" açıklamıştır.

Buna karşılık ABD Başkanı'nın demeçleri, mesajları hangi içeriği taşırsa taşısın, sahaya baktığımızda, ABD'nin Fırat'ın doğusundaki coğrafyada Türkiye sınırına yakın noktalarda konuşlanmış bulunan askerlerini kuzeyden güneye doğru çekmeye başladığını, yani aslında Trump'ın Erdoğan'a verdiği taahhüdü yerine getirdiğini görüyoruz.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

EŞİ GÖRÜLMEMİŞKAOTİK TABLO

Gelgelelim ABD'nin kuzeyden çekilmesi, bu himayeden birden yoksun kalan PKK uzantısı YPGPYD kadrolarının işin başında olduğu Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) Rusya ve Esad rejimiyle bir mutabakat arayışına yöneltmiştir.

YPG, kendisini koruma altına almak için Rusya-Esad rejimi ikilisiyle anlaşmış, ABD askerleri kuzeyden çekilirken, bu kez Rus askerleri ve Rejim unsurlarının Fırat'ın doğusunda kuzey bölgesine girmeleri süreci başlamıştır. Bu gruplar, TSK'nın kontrol altına aldığı "Barış Pınarı Harekât Bölgesi"nin dışında kalan, doğuya ve batıya uzanan sınır bölgelerine yayılmıştır.

Sonuçta aynı anda 1) TSK ve kontrolündeki ÖSO unsurlarının Tel Abyad-Resulayn arasındaki güvenli bölgeyi kurmak üzere sahada kademe kademe ilerledikleri, 2) YPGPYD unsurları ile çatışmaların yaşandığı, 3) ABD askerlerinin kuzeyden güneye çekildiği, 4) RusyaEsad unsurlarının harekât bölgesi dışındaki sınır hattı boyunca pozisyon tutmaya başladığı bir türbülansa girilmiştir. Bölge jeopolitiğinde eşine ender rastlanacak muazzam kaotik bir dönem yaşanmıştır bu sırada.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

ABD BU KEZYAPTIRIMLARIDEVREYE SOKUYOR

Burada öngörüleri altüst eden bir gelişme, TSKÖSO unsurlarının dört gün gibi kısa bir süre içinde 12 Ekim Cumartesi günü sınır hattından 30 kilometre kadar güneyde doğu-batı ekseninde giden M-4 karayoluna inebilmiş olmasıdır.

Sahada bu gelişme yaşanırken ABD tarafının bu kez TSK'nın ilerleyişini durdurmak için harekete geçmesiyle yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Başkan Trump, 14 Ekim günü harekâtın durdurulması amacıyla Türkiye'deki bazı bakan ve bakanlıklara yaptırım uygulanması için yönetimdeki ilgili bürokratik kurumları yetkilendiren bir kararnameyi imzalamıştır.

Ertesi günü (15 Ekim) ABD Hazine Bakanlığı, o dönemdeki Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Milli Savunma ve Enerji Bakanlıklarının yaptırıma alındığını açıklamıştır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Trump, söz konusu kararnameyi imzaladığı 14 Ekim günü aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir telefon görüşmesi daha gerçekleştirmiştir. Bu görüşmeyle Başkan Yardımcısı Mike Pence'in hafta içinde Ankara'ya geleceği ortaya çıkmıştır.

ABD İLE 17 EKİM 2019MUTABAKATI

Sonuçta TSK'nın harekâtı aşama aşama ilerlerken Ankara üzerindeki ABD baskısı da artmaya başlamıştır.

Ve 17 Ekim Perşembe günü Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Pence arasında yapılan görüşme 13 maddelik bir mutabakatla sonuçlanmıştır.

ABD, bu mutabakatla "Güvenli bölgenin öncelikle TSK'nın kontrolünde olmasını" kabul etmiştir.

Türkiye de bu mutabakat çerçevesinde sekiz gündür yürütmekte olduğu harekâta "ara vermeyi" taahhüt etmiştir. Mutabakat metninin sekizinci maddesinde, "Türk tarafı Barış Pınarı Harekâtı'na, güvenli bölgeden YPG'nin 120 saat içinde geri çekilmelerini teminen ara verecektir" deniliyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bir başka anlatımla, YPG unsurlarının harekat bölgesinden çıkışları için 120 saat, yani tam beş günlük bir süre tanınmıştır. Bunun karşılığında, ABD tarafı da yaptırımları kaldırmayı taahhüt etmektedir.

Görüleceği gibi, ABD'nin önceliği, TSK'nın harekât bölgesinde kalan YPG unsurlarını emniyetli bir şekilde buradan dışarı çıkartmak olmuştur.

Altını çizmemiz gereken önemli bir nokta, ABD Başkan Yardımcısı Pence 17 Ekim günü Ankara'ya ayak bastığında, TSK'nın Fırat'ın doğusunda sahada ilerlediği sekiz günlük süre içinde güvenli bölgeye dönük operasyonel hedeflerine zaten büyük ölçüde ulaşmış olduğuydu.

ABD MUTABAKATI RUSYAMUTABAKATI İLE