Prof. Başgil'in 27 Mayıs öncesinde krizden çıkış önerisi Cumhurbaşkanı Bayar'dan nasıl döndü

Ogün İstanbul Üniversitesi'nin bahçesinde meydana gelen olaylara yakından tanıklık etmiş olan Hukuk Fakültesi hocası Prof. Ali Fuad Başgil'in canı çok sıkkındı.

Özellikle de gösteri yapan öğrencilerle, onları bastırmak üzere gönderilen askerlerin karşı karşıya geldikleri an yaşanan duruma kilitlenmişti aklı.

Öğrenciler, tüfeklerine süngü takmış askerler kendilerine yaklaştıkları sırada birden "Yaşasın Ordu, yaşasın kahraman Türk askeri" diye bağırmaya başlamıştı. O sırada neredeyse çatışma hattında temas yakınlığına gelmiş olan asker, subay ve öğrenciler aniden birbirlerine sarılmışlardı.

Kitabında 28 Nisan 1960 Perşembe günü tanık olduğu bu anı, "Kendi kendime 'tamam' dedim. Bu hareket orduya da sirayet ettiğine göre, artık Menderes hükümeti gitmiştir" diye anlatıyor Prof. Başgil.

MENDERES TELEFONDA:'NASİHATLARINIZAÇOK İHTİYACIMIZ VAR'

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bu hadiseden kısa bir süre sonra Hukuk Fakültesi'nin hocaları okulda yaşananları kendi aralarında tartışıyorlardı ki, fakültenin bir görevlisi aceleyle Prof. Başgil'in yanına gelerek Ankara'dan telefonla arandığını bildirdi kendisine.

Biraz sonra telefonu aldığında hattın diğer ucunda eski öğrencilerinden Demokrat Parti hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Atıf Benderlioğlu'nun sesiyle karşılaştı.

Benderlioğlu, "Başvekil sizinle konuşmak istiyor" diyerek ahizeyi Adnan Menderes'e verdi. Başbakan Menderes şöyle dedi Prof. Başgil'e:

"Aziz Hocam, uzun zamandan beri sizi arayamadığım için çok özür dilerim. Ne durumda olduğumu tahmin edersiniz. Nasihatlarınıza her zamandan daha çok ihtiyacımız var. Eğer fazla rahatsız olmayacaksanız hemen bu akşam Ankara'ya hareket etmenizi çok rica ediyorum."

"Pekala sayın Başvekil, bu günün şartlarına göre tek güçlük Boğaz'ı geçebilmek. Eğer geçebilirsem yarın muhakkak Ankara'da olurum" diye yanıt verdi Prof. Başgil.

İKTİDAR SAVCIVE HÂKİMLERİNYETKİLERİNİ ÜSTLENİNCE

On gün kadar önce 18 Nisan günü DP iktidarının TBMM'de CHP ve basın hakkındaki iddiaları araştırmak üzere bir soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önergesinin kabul edilmesiyle siyasi gerilim daha da tırmanmış, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde öğrenci gösterileri her bir tarafa yayılmıştı. Olaylar bir türlü kontrol altına alınamıyordu.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

28 Nisan 1960 gününün kritik bir yönü daha vardı. Söz konusu komisyonun görev ve yetkilerine ilişkin olarak bir gün önce Meclis'te kabul edilen 7468 sayılı "TBMM Tahkikat Encümenlerinin Vazife ve Salahiyetleri Hakkında Kanun" o sabah Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.

Bu yasanın birinci maddesine göre, söz konusu komisyon "Cumhuriyet müddeiumumisine (savcılara), sorgu hâkimleri, sulh hakimleri ve askeri adli amirlere tanınan bilcümle hak ve salahiyetleri haiz" olacaktı. Ayrıca, sadece basın değil siyasi nitelik taşıyan toplantı, hareket, gösteriler hakkında da tedbir ve karar alabilecekti.

Meclis'teki iktidar çoğunluğu, muhalefet ve basına karşı savcı ve hakimlerin yetkilerini üstleniyordu bu yasa ile... Hepsi DP'li milletvekillerinden oluşan bu komisyon, kendisini mahkeme yerine koyarak soruşturduğu muhalifleri cezalandırabilecek, hapis cezası da verebilecekti.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Prof. Başgil'in o gün tanıklık ettiği olaylar önemli ölçüde bu yasanın kabul edilmesine gösterilen tepkilerdi.

ÇANKAYA KÖŞKÜ'NDEKRİZE ÇARE ARANIYOR

Soruşturma komisyonuna tanınan bu gibi yetkilere bir anayasa hukukçusu olarak Prof. Başgil de karşıydı. Anayasa sınırları aşıldığı için bu durumu "esefle" karşılıyordu.

Tek parti döneminde CHP iktidarına karşı eleştirilerini kuvvetle ifade eden, hürriyetleri savunan çizgisiyle DP çevrelerinde hayranlık beslenen bir isimdi Prof. Başgil. Bu arada, dil devrimine sert eleştiriler yöneltmiş, keza laiklik konusunda da tek parti döneminin hatalı gördüğü politika ve uygulamaları karşısında sözünü hiç sakınmamıştı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Özetle, DP iktidarı ve dayandığı kesimler üzerinde büyük bir ağırlığa sahipti.

Aynı zamanda anayasa hocası olarak engin donanımı ve seçkin akademik kariyer çizgisiyle DP'ye mesafeli çevrelerde de kendisini kabul ettirmiş bir şahsiyetti.

Prof. Başgil, Başbakan Menderes'ten gelen telefon üzerine o akşam trenle Ankara'ya hareket etti. 29 Nisan Cuma sabahı Ankara'daydı. Olaylar nedeniyle Ankara'da da sıkıyönetim ilan edilmişti. O gün yalnızca Milli Eğitim Bakanı Benderlioğlu ile görüşebildi. Başbakan kendisini ancak ertesi günü kabul edebilecekti. Ancak aynı gün Çankaya Köşkü'nden gelen bir telefonda, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın 30 Nisan Cumartesi akşamı kendisini yemeğe davet ettiği bildirildi.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ve 30 Nisan akşamı Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Bayar'ın ev sahipliğindeki yemek masasında bir araya geldiler. Başbakan Adnan Menderes, TBMM Başkanı Refik Koraltan, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Milli Eğitim Bakanı Benderlioğlu ve birçok DP'li milletvekili bulunuyordu masada.

Bu yemekte geçen konuşmalar için, Prof. Başgil'in 1961 yılında darbeci askerlerin ölüm tehdidi üzerine Türkiye'den ayrılmak zorunda kalmasından sonra gittiği İsviçre'de yazdığı bir kitaba başvuracağız. Bu, 1963 yılında Fransızca kaleme aldığı, Türkçe çevirisi ancak 1966 yılında basılabilen "27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri" başlıklı kitabıdır.

Söz konusu kitap, Çankaya Köşkü'ndeki bu yemek ve sonrasında dar katılımlı olarak devam eden ikinci bölümde yapılan konuşmaların oldukça geniş bir aktarımını içeriyor. Tam 12 sayfa tutuyor kitabın tutanağa yakın bu kısmı.

BAŞGİL: 'YENİYASADA ANAYASAYAAYKIRI HÜKÜMLER VAR'

Akışa baktığımızda, kendisine söz verilen Prof. Başgil, önce TBMM'de kurulan Tahkikat Komisyonu'nun görevleri hakkında çıkartılan yasanın "maalesef hududu aştığını ve bazı noktalarda mutlak şekilde Anayasa'ya aykırı hükümler ihtiva ettiğini" söylüyor.

Birinci eleştirisi, yasayla TBMM komisyonuna "adli yetkiler" verilmesidir. "Adliye'nin vazifesine müdahale ederek kuvvetler ayrılığı prensibi ihlal edilmektedir" diye konuşuyor.

İkinci bir eleştiri olarak, "yasayla Meclis'te yapılan görüşmelere yayın yasağı getirilmesinin de Meclis müzakerelerinin aleniyetini ortadan kaldırdığını, bütün demokratik ülkelerde kuralın meclis müzakerelerinin serbestçe neşredilebilmesi olduğunu" belirtiyor.

Burada kritik bir nokta, yasanın içeriğiyle ilgili hukuki tartışmalar uzayınca, Cumhurbaşkanı Bayar'ın "Beyler..." diye söze girerek duruma müdahale etmesidir.

Bayar, "Alınan bu tedbir neticesinde ayaklanmalar olmuştur. Bu vaziyet karşısında ne yapmalıyız Sayın Profesör bize ne gibi tavsiyelerde bulunabilir Zannediyorum toplantının gayesi ve halledilecek mesele budur" diye konuşuyor.

BAYAR: 'SON DERECESERT DAVRANALIMEMSAL OLSUN'

Prof. Başgil, "Getirilen düzenlemeler Anayasaya uymadığı için kanunun uygulanmamasını ve gözden geçirilmesi için TBMM'ye gönderilmesini" öneriyor. Ayrıca, "Bilhassa gençliğe karşı çok sert tedbirlere başvurmamalıyız..." diye ekliyor.

Bayar bu öneriye itiraz etmiştir: "Ben hiçbir şekilde bu görüşlere katılmıyorum. Bilakis son derece sert davranmak ve tahrikçileri numune-i imtisal (emsal) olmak üzere cezalandırmak lazımdır."

Prof. Başgil, "Beni mazur görünüz sayın Reisicumhur, bu fikirlerinize iştirak edemeyeceğim" diyerek bu görüşe katılmadığını belirtiyor. Bu noktada bizzat tanıklık ettiği, İstanbul'da askerlerle öğrencilerin kucaklaşmaları hadisesini anlatıyor, "İşin pek vahim tarafı budur" diyerek.

Şiddete başvurmanın durumu sadece güçleştireceğini belirtip, "Buna başvurmadan önce bütün ihtimalleri hesaba katmak lazımdır" diye konuşuyor anayasa hocası.

BAŞGİL: 'MENDERESKABİNESİ İSTİFA ETMELİUZLAŞI HÜKÜMETİKURULMALI'

Başbakan Menderes, bu noktada araya giriyor, "Muhterem hocam, bu çıkmazdan kurtulmak için başka çare düşündünüz mü" diye soruyor.

Bu soru karşısında Prof. Başgil, konuşmaya daha sınırlı bir grup içinde devam edilmesini önermiştir. Yemekten sonra yandaki salona geçilir. Sadece Bayar, Menderes, Koraltan ve Zorlu hazır bulunur bu bölümde. Prof. Başgil, şu öneriyi getirir:

"Her şeyden önce Menderes kabinesi derhal istifa etmelidir. Bundan sonra mümkün olduğu nispette muhalefete de birkaç bakanlık vererek, Meclis'teki mutedil şahsiyetlerden yeni bir kabine kurmalıdır. Böylece bir nevi koalisyon kabinesi, daha doğrusu milli birlik kurulmuş olacaktır. Yeni hükümet de Anayasa'ya aykırı olduğu iddia edilen kanunların tadilini teklif edebilecektir. Bu şekilde hareket edilince artık muhalefet hükümeti itham etmek için bir bahane bulamayacak ve siyasi tansiyon düşecektir."

Bayar, bu öneriye de şiddetle itiraz etmiştir. Cumhurbaşkanı sertlik yanlısıdır: "