Özgen AcarBatı'daki müzelerinkorkulu rüyasıydı

Geçen hafta veda ettiğimiz usta gazeteci Özgen Acar, yaptığı yayınlarla tarihi eser kaçakçılığı alanında Türkiye'de büyük bir farkındalık yaratmış, dışarıya kaçırılmış pek çok eserin ülkeye getirilmesini sağlamıştı.

ARKEOLOJİYE tutku derecesinde meraklı olan gazeteci Özgen Acar, 1980'li yılların sonlarında yaşadığı New York'ta, haftada bir iki kez ABD'nin en prestijli ve büyük müzesi "The Metropolitan Museum Of Arts"a giderek, buradaki eski eserleri incelemektedir.

"Her gidişimde yeni bir şey görürdüm, yeni bir şey öğrenirdim. Kültür mirası bilgilerimi artırırdım" diye anlatıyor Acar.

Bir gidişinde Shelby White-Leon Levy adlarındaki ABD'li bir çiftin özel koleksiyonunun geçici olarak sergilendiğini görünce, hemen merakla bu bölüme geçer. Kapıdan içeri girince karşına birden "Yorgun Herkül" heykelinin üst kısmı çıkar. Şaşırır, "Ben bu heykeli biliyorum" der içinden. Cam bir fanus içine alınmıştır heykel.

Etrafında dönmeye başlar heykelin. Müze görevlisi de Özgen Acar'ın hareketlerinden şüphelenerek, heykele bir şey yapacağı endişesiyle onu izlemeye başlar. Birlikte heykelin etrafında dönmeye başlarlar. Diğer ziyaretçiler de onları izler bu sırada.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Durumu fark edince izlemeyi bırakır Acar. Kataloğu alıp heykelin fotokopisini çeker ve Antalya Müze Müdürü Kayhan Dörtlük'e gönderir faksla.

On dakika sonra telefon eder Antalya'daki Müze Müdürü'ne, "Kayhan, bu senin müzeden mi" diye sorar. "Abi, nasıl bilmezsin, kapıda duran yarım heykel var ya altı... Bu onun üzeri... Arkadaşlarla konuştuk, tıpatıp bu..." der.

Hemen New York'tan Cumhuriyet gazetesine haberini yapar. Derken konuya Antalya Müzesi'nin de kurucusu olan, Türkiye'nin ilk kadın arkeoloğu Prof. Jale İnan el atar. Ardından Türkiye'den kaçırılmış olan M.S. İkinci Yüzyıla ait heykelin üst kısmının daha sonra götürüldüğü Boston Güzel Sanatlar Müzesi'nden getirilmesi için ABD makamlarıyla tam 21 yıl süren kıyasıya bir hukuk mücadelesi başlatılır.

Bu mücadele eserin 25 Eylül 2011 tarihinde ABD'den getirilmesi ve Antalya Müzesi'nde "Yorgun Herkül"ün iki parçasının birleştirilmesiyle sonuçlanır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

'KARUN HAZİNELERİ'TÜRKİYE İÇİN DÖNÜMNOKTASI OLDU

Bu anlatımlar, geçen hafta kaybettiğimiz Özgen Acar'ın kısaca SARAT diye bilinen "Türkiye'nin Arkeolojik Varlıkları'nın Korunması" projesinden Nur Banu Kocaaslan'a 2019 yılında verdiği ve bu projenin web sitesinde yayımlanan mülakatta yer alıyor.

Acar, bu mülakatta bir gazeteci olarak arkeolojiye duyduğu ilgi üzerine konuşurken, kaçırılan eserlerin Türkiye'ye geri getirilmesi için verdiği mücadeleden birçok örnek anlatıyor. Mülakat, Türkiye'de tarihi eser kaçakçılığının tarihine dönük ilginç bilgiler de içeriyor.

Örneğin, Demokrat Parti döneminde tarıma traktörün girmesiyle birlikte traktör pulluk'a kıyasla toprağı daha derin kazdığı için tarihi eserlerin ortaya çıkışında önemli bir artış olmuş, bu eserler genellikle Kapalıçarşı'ya, oradan da yurtdışına gitmiştir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ancak anlattıkları içinde en çarpıcı olanı, herhalde "Karun Hazineleri"nin öyküsüdür. Özgen Acar'ın kilit bir rol oynadığı bu dosya, Anadolu'dan Batı'ya kaçırılmış eserlerin Türkiye'ye getirilmesi anlamında belirleyici bir dönüm noktası, bir milat olmuştur.

Bu hadisenin yarattığı farkındalıkla, Türkiye yurtdışındaki kaçak tarihi eserlerin üzerine çok daha kararlı bir şekilde gitmeye başlamıştır.

MESUT YILMAZ'LATURGUT ÖZAL'INKATKILARI

Özgen Acar'ın "Lidya Hazinesi" olarak da bilinen M.Ö. Altıncı Yüzyıla ait bu eserlerin izini sürmesi tam 16 yıl almıştır. Bu hazine de yine New York'taki Metropolitan Museum of Arts'ın envanterinde tespit edilmiştir. Acar, dosyayı bir yazı dizisi halinde ilk kez 1986 yılında gündeme getirdiğinde, Milliyet gazetesinin Ankara Bürosu'nda haber müdürü olarak görev yapmaktaydı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Dönemin Turizm ve Kültür Bakanı Mesut Yılmaz, yayınlar üzerine bu konuya el atmış ve mesele Başbakan Turgut Özal'a kadar çıkmıştır. Eserlerin geri alınabilmesi için ABD'de dava açılması, bunun için bir avukatlık firmasının tutulması ve devletin de kaynak tahsis etmesi gerekmektedir.

Acar'ın aynı mülakatta aktardığına göre, Mesut Yılmaz Başbakan Özal'a "Ne yapalım" diye sorar. Özal "Kaça mal olur dava" diye sorar. Yılmaz "Bir milyon" (muhtemelen dolar) diye yanıtlayınca, Özal "Açın o zaman" der.

Özal'ın talimatıyla New York Federal Mahkemesi'nde açılan dava yedi yıl sürer. Metropolitan Müzesi, "zaman aşımı" gerekçesinin arkasına sığınsa da, Amerikalı avukatlar Acar'ın haberlerini delil olarak sunup, "Türk hükümetinin bilgisi ancak Milliyet gazetesinde çıkan haberle olmuştur. Dolayısıyla zaman aşımı ancak bu tarihte başlar" tezini savunur.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Metropolitan Müzesi davayı kaybedeceğini anlayınca davanın sonuna kadar gitmeyip eserleri Türkiye'ye vermeyi kabul eder.

Ve "Karun Hazineleri" 1993 yılında Türkiye'ye gelir ve çıktığı topraklar üzerindeki Uşak Müzesi'nde sergilenmeye başlar. İlginç olan bir nokta, hazinenin bir parçası olan "Kanatlı Deniz Atı" broşunun müzeden çalınıp Almanya'da bulunması ve yürütülen mücadele sonucu bu parçanın da yeniden Türkiye'ye kazandırılmasıdır.

TÜRKİYE'YE KAZANDIRDIĞIESERLERİN LİSTESİ UZUN

Özgen Acar'ın geçen hafta çarşamba günü vefat etmesinden sonra 24 Ekim günü Cumhuriyet gazetesinde çıkan ayrıntılı bir haberde Türkiye'ye kazandırdığı tarihi eserlerin geniş bir dökümü verilmişti. "Karun Hazineleri"nin yanı sıra "Elmalı Definesi" de özel bir yer tutuyor bu dökümde.

Acar, Antalya Elmalı'dan kaçırılan bu hazineyi de ABD, Almanya, İngiltere'de tam iki yıl araştırmış ve yaptığı tespitler 1988 yılında Cumhuriyet ile birlikte ABD'nin tarihi eser ve antika alanındaki prestijli dergisi "Connoisseur" dergisinde aynı anda yayımlanmıştır.

Boston Federal Mahkemesi'nde tam dokuz yıl süren bu dava sonunda, Amerikalı kolleksiyoncu 3.5 milyon dolara satın aldığı hazineyi Türkiye'ye devretmek zorunda kalmıştır. Bu hazine de 1999 yılında Türkiye'ye teslim edilmiştir.

Bunlara ek olarak Garlantlı mermer lahdi, Marsiyas heykeli, Hattuşa, Manş Denizi Batığı , Gaziantep Zeugma'dan kaçırılan tunç "Dionysos" heykeli, Divriği Ulu Camisi panelleri, Bursa Osmanlıevi tombak kandilleri de sayılıyor.

Çarpıcı bir diğer nokta, bu döküme göre, Acar'ın yaptığı araştırmalarla kendi ülkesinin yanı sıra, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi'nin de kaçırılan bazı tarihi eserlerini Batı'daki müzelerden alabilmelerini sağlamış olmasıdır.

UZMAN GAZETECİLİĞİNGÜCÜNÜ GÖSTERDİ

Bu alandaki mesaisi değerlendirildiğinde, Özgen Acar'ın öyküsü, gazetecilikte uzmanlığın ne kadar değer taşıdığını, ne kadar geniş bir etki icra edebileceğini göstermesi bakımından örnek bir vakadır.

Arkeoloji ile gazeteciliğin buluştuğu konularda yaptığı yayınlar sadece Türk basınında değil, aynı zamanda uluslararası alandaki uzmanlık yayınlarında da çok geniş yankı bulmuştur. Yazıları sıkça bu alandaki saygın dergilerde yayımlanmıştır. ABD Arkeoloji Enstitüsü'nün resmi yayın organı "Archeology" bunlardan biridir.

Acar, yaptığı yayınlarla sıkça davaların açılması sürecini bizzat tetikleyen aktör olmuştur. Fikri takip ilkesinden geri adım atmadan kaçırılmış eserler Türkiye'ye getirilene kadar ısrarla, inatla mücadelesini sürdürmüştür.

Yalnızca haber ve yazılarıyla değil, aynı zamanda bu alanda önemli bir kanaat önderi olarak üniversitelerde, sivil toplum kuruluşlarında yaptığı söyleşiler, verdiği mülakatlarla da "tarihsel miras" alanında toplumsal bilinçlenmeye değerli katkılarda bulunmuştur. Türkiye'de alanının öncüsüdür.

Acar, uzmanlığı çerçevesinde Anadolu'nun tarih boyunca sahne olduğu uygarlıklar ve geride bıraktıkları zengin arkeolojik miras üzerinde derinlemesine bilgi birikimine sahipti. İtiraz ettiği bir husus, Anadolu'nun Doğu ile Batı arasında bir "