NATO'yu sorgulayan,Ukrayna'ya farklı bakanbir Trumpne anlama geliyor

ABD'nin 47'nci başkanı seçilen Donald Trump'ın geçen şubat ayında South Carolina eyaletinde katıldığı bir seçim toplantısında yaptığı çıkış Avrupa'da büyük bir sarsıntıya yol açtı.

Trump, NATO üyesi bazı Avrupa ülkelerinin ittifaka mali yükümlülüklerini yerine getirmediklerine dikkat çekerek, Rusya'nın saldırısına uğramaları halinde bu ülkeleri "korumayacağını" söyledi.

Yalnızca bunu söylemekle kalmadı Trump; Rusya'yı "bu ülkelere ne istiyorsa yapmaya teşvik edeceğini" de ekledi.

NATO'nun ünlü beşinci maddesi, "bir müttefike yapılmış olan saldırı bütün müttefiklere yönelmiş sayılır ve bütün müttefikler onun yardımına gelirler" şeklinde özetleyebileceğimiz bir karşılıklı taahhüdü içeriyor. NATO'nun temel felsefesi bu maddenin bütün müttefikler açısından taşıdığı ortak güvencede yer alıyor.

Trump ise 10 Şubat tarihli beyanında bu maddeyi uygulamayacağını açıkça söylüyor, hatta işi Rusya'yı NATO ülkelerine karşı cesaretlendirebileceğini söylemeye kadar götürüyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bu sözleri o tarihte Avrupa'da büyük bir krize yol açmış, yapılan açıklamalarda Trump'a kuvvetli eleştiriler yöneltilmişti.

Örneğin, AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Trump'a "Beşinci maddeye dair pervasız açıklamalar sadece Putin'in çıkarlarına hizmet eder" yanıtını vermişti. Dönemin NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise "Müttefiklerin birbirlerini savunmayacağı yolundaki her türlü ima, ABD'ninki de dahil olmak üzere tüm güvenliğimize zarar verir" diye konuşmuştu.

Bu tartışmanın cereyan ettiği tarihte Trump'ın başkanlık seçimi için adaylığı muhtemel görünüyor ve seçilmesi ihtimali yabana atılmıyordu. Ama Trump'ın muhtemel bir ikinci dönem başkanlığı ihtimali yine de oldukça uzakta duran bir konuydu o günlerde.

Artık uzakta değildir. İhtimal de değil gerçeğin kendisidir.

NATO Antlaşması'nın beşinci maddesini işletmekten kaçınacağını saklamayan ABD'li siyasetçi, 20 Ocak 2025 tarihinde yeni başkan olarak ikinci kez Beyaz Saray'dan içeri adım atarak dört yıl süreyle ABD'yi yönetecek, ülkesinin dış politikasına damgasını vuracaktır.

Üstelik bu kez, ilk dönemine kıyasla karar alma sürecinde çok daha geniş bir hareket serbestisi, tecrübe ve aynı zamanda şaşalı bir seçim zaferinin verdiği özgüven patlamasıyla yol alacaktır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Salt bu örnek bile ani kararlarıyla tanınan Trump'ın ikinci başkanlık döneminin ne gibi karambollere, krizlere, belirsizliklere açık olduğunu göstermek bakımından fikir vericidir.

Trump, geçmişte NATO'ya ve ABD'nin bu ittifak içindeki rolüne karşı sorgulayıcı bir bakışa sahip olduğunu hiçbir zaman gizlememiştir. Her seferinde ABD'nin Avrupa'nın güvenliği için yüklü bir masraf üstlenerek bu kıtada önemli bir askeri güç bulundururken, Avrupalılar'ın güvenlikleri için kendi üstlerine düşeni yapmadıklarını belirtmiştir. Başkanlığı döneminde açıkça Avrupa'dan asker çekmeyi savunmuştur.

Trump'ın ilk döneminde kayda geçirdiği NATO'yu hedef alan çıkışları, Avrupa'daki devlet adamları, siyasetçiler, kanaat önderleri, kamuoylarında ABD'nin Avrupa'ya güvenlik garantilerinin ne kadar kalıcı olacağı hususunda tereddütlerin, soru işaretlerinin ortaya çıkmasına kaynaklık etmiştir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Demokrat Başkan Joe Biden, 2021 yılı ocak ayında işbaşı yaptıktan sonra, öncelikli bir politika olarak Trump'ın Avrupa'da neden olduğu bu yaygın kaygıları gidermek ve ABD ile Avrupa arasındaki Transatlantik bağları güçlendirmek üzere kayda değer bir çaba sarf etmiştir. Ancak Trump'ın ikinci kez seçilmesiyle yeniden başa dönülmüştür.

Trump'ın ipleri eline almasıyla birlikte, NATO'ya katkılarını artırmaları için Avrupalı müttefiklere daha sert bir dille yüklenmesi, Avrupa'dan asker çekme kartını kullanması ve bu konunun ABD ile Avrupa arasında sıkıntılı bir meseleye dönüşmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Her halükârda Avrupa'nın gelecekte kendi savunmasını kendisinin üstlenmesi gerekebileceği düşüncesi artık kıtada üzerinde ciddi bir şekilde kafa yorulan bir başlıktır. Bu konudaki zihin egzersizleri Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşüyle daha çok zemin kazanacaktır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

AB Komisyonu'nun bu konularda bir çalışma yapma ihtiyacını duyup, Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna'yı işgalinden hemen sonra "Stratejik Pusula" başlıklı bir raporu açıklamış olması, Trump döneminde başlayan tartışmaların tetiklediği bir arayış olarak görülebilir.

Keza, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un zaman zaman "Avrupa'nın Stratejik Özerkliği" kavramını gündeme getirmesi de yine aynı tartışmaların bir uzantısıdır.

Bu konudaki en çarpıcı açıklamalardan biri, 9 Nisan 2024 tarihinde Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'den gelmiştir.

Borrell, "Soğuk Savaş ve sonrasında bizi koruyan ABD şemsiyesinin her zaman açık olmayabileceğini anlamalıyız. Belki de Washington'da kimin yönetimde bulunduğuna bağlı bir konu olarak, bizi koruması için Amerikan desteğine ve Amerikan kapasitesine bel bağlayamayız. Kendi ortak savunmamızı inşa etmeliyiz