NATO ülkelerine tehditTrump'tan kaynaklanırsa
MESELE sadece Donald Trump'ın "Türkiye'nin iki bin yıldır Suriye'nin peşinde olduğu" sözlerindeki gibi tarih bilgisindeki vahim boşluklardan ibaret olsaydı, konuyu kendisinin genel kültür eksikliği olarak görüp, buna gülüp geçme lüksünüz olabilirdi.
Tabii tarih bir yana, Panama Kanalı'nın bugün Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işletilmekte olduğunu söylemek gibi güncele ilişkin olarak da karşınıza çıkabiliyor Trump'ın zihin dünyasındaki problemli durumlar.
Trump'ın son dönemdeki açıklamalarındaki sorun keşke yalnızca cehaletle, bilgisizlikle sınırlı olsaydı. Ana mesele, kendisinin Beyaz Saray'da göreve başlama tarihi yaklaştıkça, artık doğrudan başka ülkelerin egemenliklerini, toprak bütünlüklerini hedef alan bir çizgiye doğru kaymakta oluşudur.
Geçen salı günü düzenlediği basın toplantısında tekrarladığı üzere, Panama Kanalı'nı yeniden ABD'nin kontrolüne almak için gerekirse askeri güce başvurma seçeneğini saklı tutuyor Trump. Kanalın Başkan Jimmy Carter döneminde 1977 yılında Panama'ya devredilmiş olmasını büyük bir hata olarak görüyor.
Haberin DevamıAma bir bu kadar dikkat çeken konu, Trump'ın açıkça Kanada'nın ABD'nin 51'inci eyaleti olması ve ayrıca Atlantik Okyanusu'nun kuzeyinde, Danimarka'ya bağlı olan Grönland'ın da ABD'ye dahil edilmesi gerektiğini savunmasıdır.
Trump, geçen salı günü bu görüşlerini bir kez daha kayda geçerken, gazetecilerin soruları karşısında Grönland konusunda askeri güç kullanma seçeneğini dışlamadı. Neyse ki, Kanada'ya dönük hedefine ekonomik yöntemler kullanarak ulaşabileceğini düşünüyor.
Ağzından çıkan sözlere baktığımızda, ilk bakışta şaka yapıyor gibi görünüyor ama gerçeğin bizzat kendisi karşımızda duruyor.
Kanada ve Grönland örnekleri özellikle önem taşıyor. Çünkü, her iki örnekte de Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, yani NATO'ya üye olan ülkelerin toprakları söz konusu.
Kanada ve Danimarka, 1949 yılında kurucu üyeler olarak NATO'yu kuran antlaşmanın altına imza atmış iki ülke.
Bu yönüyle baktığınızda egemenlikleri, toprak bütünlükleri NATO'nun güvencesi altında olan bu iki ülke, artık ittifakın en büyük ülkesinin yeni başkanının açık bir tehdidi altında bulunuyorlar.
Kanada egemen bir ülke olmasına karşılık, yeni ABD Başkanı tarafından 51'inci eyalet olarak ABD'ye dahil edilmek isteniyor. Danimarka ise Trump'ın NATO savunma bölgesi içinde yer alan Grönland'a dönük açık sahiplenme niyetiyle karşı karşıya.
Haberin DevamıNATO Antlaşması, müttefiklerin birbirlerinin toprak bütünlüğüne sahip çıkmaları, bu amaçla birbirlerinin yardımına gelmeleri felsefesine dayanıyor. Oysa bu hadisede tehdit doğrudan NATO'nun içinden, en büyük müttefikten kaynaklanıyor.
Aslında hem Kanada hem de Danimarka'nın NATO Konseyi'ni olağanüstü toplantıya çağırmalarını gerekli kılan bir durumdan söz ediyoruz.
İşin düşündürücü yönü, bu çıkışları yapan kişinin 10 gün sonra ABD'nin yeni başkanı olarak ikinci kez Beyaz Saray'dan içeri adım atacak olmasıdır.
Bu yönüyle, Trump'ın son açıklamaları önümüzdeki dönemde dünyayı nasıl bir türbülansın beklediğini haber vermesi bakımından yeteri kadar göz açıcı olmalıdır.
Haberin DevamıTrump'ın ABD'nin çıkarları açısından kendisine uygun gördüğü her hedefi siyasi, askeri ve ekonomik gücüne dayanarak elde etme yönündeki bir hareket tarzına yönelmesinin, yeni dönemde dünyayı bugün karşılaştığımızdan çok daha büyük bir kuralsızlığın içine itmesi kaçınılmazdır.
Burada vahim olan, ABD bu yoldan gitmeye başladığı takdirde büyük ya da orta ölçekte gücüne güvenen her ülkenin istediği gibi hareket etmekte kendisini serbest hissedeceği, herkesin kendi kurallarını kendisinin koyacağı bir kargaşa döneminin önünün açılacak olmasıdır.
Trump'ın Kanada'yı 51'inci eyalet yapmaktan söz ettiği, Grönland'a göz koyduğu bir sırada Çin Halk Cumhuriyeti'nin Tayvan'a dönük niyetlerine gem vurabilmek nasıl mümkün olacaktır
Haberin DevamıRusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşı çıkmanın dayanakları zayıflamayacak mıdır Rusya'nın gözüne kestirebileceği daha küçük ülkelere dönük hamleleri olursa, hangi ilkelere, kurallara dayanarak itiraz edebilecektir
Korkarız, Trump cephesinden gelen bu çıkışlar 21'inci yüzyılın ikinci çeyreğinde dünyanın süratle kaotik bir ortama yönelmekte oluşunun habercisidir.
Bu gidişatın özellikle Trump'ın izlediği çizgi nedeniyle Batı dünyasının en köklü savunma örgütü olan NATO açısından sıkıntılı bir durum yaratması muhtemeldir.
Hatırlanacaktır, Trump ilk başkanlık döneminde NATO karşısında oldukça şüpheci bir bakış yansıtmış, Avrupa'daki asker sayısını azaltmaya niyetlenmiş, genel hatlarıyla ABD'nin Avrupa'ya dönük güvenlik taahhütleri konusunda ciddi tereddütlerin belirmesine yol açmıştı.
Haberin DevamıGeçen yıl yaptığı bir açıklamada, ABD'nin savunma harcamalarını öngörülen hedefler çerçevesinde artırmayan Avrupa'daki NATO müttefiklerini saldırıya uğradıkları takdirde korumayacağını söylemesi, bu soru işaretlerini daha da artırmıştır.