Hangi hamleler Suriye'de'oyun değiştirici' olabilir
İktidar ve muhalefetiyle birlikte her geçen gün artan ölçüde Suriye meselesi ve bu çerçevede Türkiye'deki Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönüşü muammasıyla meşgulüz.
Türkiye'nin toplumsal düzenine dönük ciddi sonuçlar yaratmaya devam eden, bu bağlamda iç politika ile dış politika alanlarının karmaşık bir şekilde iç içe geçtiği çok bilinmeyenli son derece zor bir denklemle karşı karşıyayız.
Ve ilk bakışta, kısa dönemde kapsamlı bir siyasi çözüm perspektifi de ufukta görünmüyor Suriye krizine.
Ülkenin meşru devlet otoritesi olarak Esad rejiminin yanı sıra Türkiye, Rusya, ABD, İran gibi birçok güç merkezinin sahadaki varlıklarıyla doğrudan içinde yer aldıkları bir denklem bu.
Bunlara ek olarak, bir bölümü terörist kategorisinde görülen, bir bölümü muhalefet statüsünde kabul edilen ancak hepsi elinde silah tutan sayısız aktörün de kontrollü-
kontrolsüz sahada dolaştığı, dünyanın muhtemelen en zor jeopolitiğinden söz ediyoruz.
Türkiye açısından bakıldığında iki temel öncelik karşımıza çıkıyor.
Birincisi, Suriyeli sığınmacıların yeniden ülkelerine dönüşlerinin sağlanması artık yakıcı bir mesele haline gelmiş bulunuyor.
İkinci olarak, PKK'nın Suriye'deki uzantısı olan YPGPYD'nin ana omurgasını oluşturduğu bir özerk yönetim yapısının, ABD'nin himayesi altında bu ülkenin üçte birinde alan hâkimiyeti kazanması da konunun Türkiye açısından terör ve güvenlik boyutunu ön plana çıkartıyor.
Bütün bu başlıklarda ilerleme sağlanabilmesi aslında Suriye sorununun çözümünde bir hareketliliğin ortaya çıkmasına bağlıdır. Kuşkusuz, kapsamlı bir çözüm sürecine girilmesi, Suriye sınırının yüzde 63'ünü "ileriden kontrol altına almış" olan Türkiye'nin Suriye topraklarından çekilmesi konusunu da gündeme getirecektir.
Geçmişte, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki askeri gücünü çekmesi başlığı gündeme geldiğinde, Türk makamları her seferinde Suriye'den kaynaklanan güvenlik kaygıları giderilmediği sürece bir çekilmenin söz konusu olmayacağını vurgulamıştır.
Türkiye, Kuzey Suriye'de PKK doğrultusundaki bir siyasi yapılanmanın 'sınır komşusu' olarak hemen karşısına yerleşmesini önlemek amacıyla geride bıraktığımız yıllarda sınırın karşı tarafında bir dizi güvenlik bölgesi tesis etmiştir. Resmi söylemle, böylelikle "terör koridorunun ortadan kaldırılmasını" sağlamıştır.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıTürkiye bu harekât bölgelerinden çıkışını, Suriye sorununa seçimlerin yapılmasını da içerecek şekilde siyasi bir çözümün bulunması koşuluna bağlamıştır.
Bu konuda yakın zamandaki en kapsamlı açıklamalardan biri Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından aralarında arkadaşımız Fatih Çekirge'nin de bulunduğu bir grup gazeteciye yapılmıştır. "Hangi durumda Suriye'den çekiliriz" sorusu karşısında Hürriyet'te, 1 Haziran'da yayımlanan beyanında şunları söylüyor Güler:
"Amacımız, Suriye'de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı temelinde siyasi bir çözüme ulaşılmasıdır...Kapsayıcı bir anayasanın kabulü, serbest seçimlerin yapılması, kapsamlı bir normalleşme ve güvenlik ortamının sağlanması konusunda elimizden gelen desteği vermeye hazırız ve ancak bunlar yapıldıktan ve sınırlarımızın güvenliği tam olarak sağlandıktan sonra gerekirse çekilmeyi düşünebiliriz."
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıGüler, daha önce, 2 Mayıs tarihinde aynı konuda CNN Türk'te Hakan Çelik'e de şöyle konuşmuştur:
"Suriye rejiminden beklentilerimiz var. Anayasayı kabul edecek, serbest seçimler yapılacak. Orada kim kazanırsa biz ona saygı göstereceğiz. Bir müddet sonra gerekirse biz buradan çıkacağız. O da rejim olarak kendi ülkesindeki güvenliği sağlayacak. Tutumumuz bu..."
Milli Savunma Bakanı'nın her iki açıklamada da "gerekirse..." diyerek kapıyı açık bıraktığı da not edilmelidir.
Görüleceği gibi, Türkiye'nin Suriye karşısındaki resmi söyleminin ana çerçevesini BM Güvenlik Konseyi'nin 18 Aralık 2015 tarihinde kabul ettiği 2254 sayılı kararının uygulanması oluşturuyor. O tarihte ABD ve Rusya'nın da üzerinde görüş birliğine vardıkları bu karar, kapsamlı bir çözümü amaçlayan bir dizi parametreyi tanımlıyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıBuna göre, Suriye'deki rejimle muhalefet temsilcilerinin BM gözetiminde Anayasa Komitesi'nde bir araya gelmeleriyle yeni bir anayasa hazırlanacak, ardından bu anayasa çerçevesinde hür ve adil bir şekilde yapılacak seçimlere gidilecektir.
Ve sandıktan çıkan sonuç çerçevesinde ümit edilen mutlu sona ulaşılacaktır Suriye'de.
Gelgelelim işler ümit edildiği gibi gitmemiştir. Türkiye ve Rusya'nın da oluşturulmasına katkıda bulundukları Anayasa Komitesi, 30 Ekim 2019 tarihinde çalışmalarına başlamış olsa da geçen süre zarfında bu zeminde yeni bir anayasanın hazırlanması yönünde hiçbir anlamlı ilerleme sağlanamamıştır.
Girdiği son derece kanlı bir iç savaştan galip çıkan Suriye Devlet Başkanı Esad, geldiği noktada aldığı bütün hasara ve içeride yaşadığı bütün zorluklara karşılık koruduğu iktidarını muhalif gruplar ile paylaşmaktan uzak durmaktadır. Özellikle Arap Birliği'ne dönüşünü geçen yıl gerçekleştirdikten sonra zamanın kendi iktidarının lehine işlediğini düşünüyor olmalıdır.
strong class'read-more-detail'Haberin Devamı