Erdoğan'dan Batı'ya BRICS güvencesi mi
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın geçen haziran ayı başında Çin Halk Cumhuriyeti'ni ziyareti sırasında yaptığı bir açıklamayla birlikte gündeme giren Türkiye'nin BRICS örgütü ile yakınlaşması meselesinin nereye evrileceği, nasıl bir ilişki yapısının şekilleneceği soruları, geride bıraktığımız aylarda uluslararası alanda yakından izlenen, büyüteç altına yatırılan canlı bir tartışma konusu olageldi.
Özellikle geçen eylül ayının hemen başında Türkiye'nin örgüte üyelik için resmen başvurduğu yolundaki haberlerin ortalığa yayılmasının, hatta bu hususun üst düzey bir Kremlin yetkilisi tarafından teyit edilmesinin ardından Batı basınında, Batı merkezli birçok düşünce kuruluşunda Türkiye'nin BRICS açılımını konu alan birçok haber ve analiz yayımlandı.
"Türkiye ne yapmak istiyor", "Rotasını mı değiştiriyor", "Yüzünü Batı'dan çevirip, Doğu'ya mı dönüyor" şeklindeki sorular sıkça karşımıza çıktı.
İlginç olan bir nokta, konu edilen yapı Batı'nın uluslararası düzen içindeki üstünlük alanlarını dengelemek üzere kurulmuş, ağırlıklı olarak Doğu merkezli bir örgüt olunca, bu sorular Uzak Doğu'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada da yakın bir ilgiyle izlendi.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıGeçen haziran ayından bu yana Türkiye-BRICS başlığı üzerinde çıkan haber ve değerlendirmelerin şimdiden hacim olarak ciddi bir külliyat oluşturduğunu söylemek mümkündür.
Özellikle geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya'nın Kazan kentinde düzenlenen BRICS Zirvesi'ne katılımıyla birlikte bu haber ve yorumlar tavan yapmıştır.
Bütün bu yayınlar içinde galiba en dikkat çekici olanı, ABD'nin en prestijli gazetelerinden The New York Times'ın, Kazan zirvesi hakkında verdiği ilk haberin açısını Erdoğan'ın bu foruma katılımı üzerinden görmesiydi.
"Putin'in Ev Sahipliğindeki Zirvede Bir Konuk Göze Çarptı: Erdoğan" başlığıyla verilmişti bu haber. Putin'in ağırladığı konuklar arasında birinin diğerlerinden farklılık gösterdiği, Erdoğan'ın katılımcılar arasında bir NATO ülkesini temsil eden tek lider olduğu hususunun altını çiziyordu gazete.
Haberi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin'i tebessüm ederek el sıkışırken gösteren bir fotoğraf tamamlıyordu.
Salt bu haberin açısı bile Batılı çevrelerde bir miktar "kaşların kalktığına" işaret etmesi bakımından kayda değerdir.
Aktardığımız bütün bu soruların gerisinde Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BRICS cephesine dönük açılımıyla ne yapmak istediğini anlama, çözme çabası yatıyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıBu soruların yanıtlarına geçmeden kısaca BRICS'i açmamız yararlı olacaktır. BRICS, yani ülkelerin İngilizce yazımlarının baş harflerinden yola çıkarsak, (B) Brezilya, (R) Rusya, (I) Hindistan, (C) Çin Halk Cumhuriyeti ve (S) Güney Afrika'nın bir araya gelerek oluşturdukları yapılanmayı anlatıyor.
İçinde bulunduğumuz yılın başında dört yeni ülke, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya'nın da tam üyeliğe kabul edilmesiyle, örgütün üye sayısı dokuza yükselmiştir. Suudi Arabistan, bu grupla birlikte onaylanmış olan üyeliğine ilişkin işlemleri sonuçlandırmamıştır.
BRICS, başlangıçta uluslararası ekonomi ve finans sistemindeki Batı nüfuzunu dengelemek amacıyla ilk adımını Rusya'nın attığı, Çin Halk Cumhuriyeti'nin ona katılmasıyla yola koyulan bir uluslararası yapılanma. Üyeler arasında ekonomik işbirliğini geliştirmeyi ve aynı zamanda uluslararası ticarette dolar hakimiyetini kırmayı da hedefliyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıVurgulanan bütün ekonomik hedeflere karşılık, BRICS'in aynı zamanda başını ABD'nin çektiği Batı dünyasının uluslararası alandaki siyasi üstünlük iddiasını kesmeye dönük bir hedef taşıdığı da aşikâr. Özetle, daha çok Batı'yı hedef alan ekonomik ve siyasi saiklerin iç içe geçtiği bir örgüt BRICS.
Ancak göreceli olarak yeni bir örgüt olduğu için BRICS'in kurumsallaşmada henüz yolun başında olduğunu, bu aşamada daha çok bir platform işlevi gördüğünü söylemeliyiz. Ne yöne evrileceği, nasıl bir kurumsal yapı kazanacağı sorularının yanıtları biraz da zaman içinde şekillenecek.
Böyle olmakla birlikte, başta Rusya ve Çin olmak üzere BRICS üyeleri ve örgüte katılmak ya da muhtelif şekillerde temas içinde kalmak isteyen toplam 36 ülkenin liderleri bir araya gelip topluca bir aile fotoğrafı çektirdiklerinde, buradan bütün uluslararası camiaya ve Batı dünyasına kuvvetli bir dayanışma mesajının gittiği de tartışma götürmez.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıErdoğan'ın da BRICS Zirvesi'ne katılarak bu aile fotoğrafının içinde yer almasından nasıl bir anlam çıkar
Birçok sıcak kriz bölgesiyle kesişen bir coğrafyadaki jeopolitik, jeostratejik konumuyla ve aynı zamanda NATO ülkesi kimliğiyle, Türkiye'nin rotasındaki ufak bir kıpırdamanın bile küresel zeminde artçılara yol açması kuvvetle muhtemeldir.
Peki rotada bir oyanama söz konusu mudur
Geçen haziran ayından beri sürmekte olan bu egzersizin geldiği noktada belki şu tespitleri yapabiliriz:
Eğer Ankara cephesindeki amaçlardan biri, Batı dünyasının dikkatini üzerine çekerek, Türkiye'nin alternatifsiz olmadığını ince bir şekilde hissettirmeye dönük taktik bir manevra idiyse, neredeyse beş ay süren tartışmalar sırasında böyle bir mesajın iletildiğini söylemek mümkündür.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıDışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın geçen ay Anadolu Ajansı'na yaptığı bir açıklamada, BRICS'ten söz ederken "Avrupa Birliği'yle bizim ekonomik entegrasyonumuz üyelikle taçlansaydı, belki biz birçok konuda bu türden bir arayış içerisinde olmayacaktık" şeklindeki sözlerinin altyazısı sanki bu yönde bir mesaja işaret ediyor.
Gelgelelim, öncesindeki hararetli "üyelik" tartışmalarının ardından, zirve sırasında üyeler arasında varılan bir mutabakatla, Türkiye'nin zaten BRICS'e tam üyeliğinin söz konusu olamayacağı, bunun altında bir statü olan "