Warning: getimagesize(https://www.koseyazarioku.com/images/resim_yazar/3/sedat-erginjpg.webp): failed to open stream: HTTP request failed! HTTP/1.0 404 Not Found in /home/koseyazarioku.com/public_html/yazi.php on line 105

Notice: Trying to access array offset on value of type bool in /home/koseyazarioku.com/public_html/yazi.php on line 107

Avrupa Birliği ile 'stratejik fikirdaşlık' aşamasına geçmek

BUNDAN önceki üç yazımızda Trump yönetiminin birbiri ardına yaptığı sert hamlelerin ABD ile AB arasında yol açtığı sarsıntının Avrupa'nın güvenliğini nasıl etkileyeceği, burada gözlenen çözülmenin Türkiye'nin AB ile ilişkilerine nasıl yansıyabileceği gibi soruları değerlendirmeye çalıştık.

AB'nin önceki gün Brüksel'de 'Ukrayna' ve 'Avrupa Savunması' gündemiyle düzenlediği zirvesinde alınan kararların, yapılan beyanların aslında bu yazı dizimizin finali açısından da bir çerçeve oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Zirveden çıkan kararlar, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde Batı dünyası, özellikle Avrupa ile ilişkilerini yakından ilgilendiriyor. Bu ilişkilerin geleceği üzerinde önemli sonuçlar yaratma potansiyeline sahip.

Değerlendirmeye geçmeden önce AB liderlerinin önceki gün iki ayrı belgeyi onayladıklarını belirtelim. Bunlardan birincisi, Rusya'nın işgali altındaki Ukrayna'ya verilen kuvvetli desteğe ilişkin açıklamadır. Siyasi desteğin yanı sıra mali ve askeri yardımlara ilişkin taahhütler de yer alıyor bu belgede.

Macaristan'ın katılmadığı ve kalan 26 AB üyesinin imza attıkları bu metinde, "Ukrayna (masada) olmadan Ukrayna'yı konu alan hiçbir müzakerenin yapılamayacağı" vurgulanıyor. Böylelikle, ABD'ye Ukrayna'nın gıyabında bu ülkenin geleceğini Rusya ile pazarlık etmemesi gerektiği mesajı veriliyor.

Haberin Devamı

Bunun gibi, "Avrupa'nın güvenliğini etkileyen hiçbir müzakerenin Avrupa dahil olmadan yürütülemeyeceği" vurgulanıyor. Bu mesaj da doğrudan ABD'ye gidiyor. Başkan Donald Trump'a Avrupa'nın güvenliğini ilgilendiren konuları AB'ye danışmadan Rusya lideri Vladimir Putin ile kendi başına müzakere edemeyeceği duyuruluyor.

AB liderlerinin Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski'nin de katıldığı zirvede yaptıkları bu beyanın, Rus işgali altındaki Ukrayna ile olabilecek en kuvvetli dayanışmayı ifade ettiği aşikardır.

Beyaz Saray'da bütün dünyanın gözü önünde itilip kakılan Zelenski, Avrupa kıtasına ayak bastığında AB liderleri tarafından sıcak bir himaye ve destek görmüştür. AB cephesindeki bu dayanışmanın tek istisnası, Putin'e yakınlığıyla bilinen Macaristan lideri Victor Orban'dır.

İlk metin 26 ülkenin ortak açıklaması olarak yayımlanırken, "Avrupa Savunması" başlığı altındaki ikinci belge 27 ülkenin oybirliği ile çıkmıştır ve AB Konseyi kararları niteliğindedir.

Bu belgenin önemi, AB liderlerinin 2025 yılı itibarıyla AB bölgesinin güvenliğinin geleceği konusunda nasıl bir tasavvur geliştirmekte olduklarını ortaya koymasıdır. Savunma harcamalarının artırılmasından aralarında askeri işbirliğinin geliştirilmesinin esaslarına kadar geniş bir alana yayılıyor açıklanan hedefler. Bu yönüyle, Rusya'dan kaynaklanan tehdit karşısında AB'nin kendi savunmasıyla ilgili bir yol haritası olarak görülebilir 6 Mart mutabakatı.

Haberin Devamı

Bu kararın ana mesajını vermek bakımından hemen giriş paragrafındaki şu cümleyi aktarmak yeterli olabilir:

"Avrupa daha egemen olmalı, kendi savunmasında daha fazla sorumluluk üstlenmeli, ivedilik arz eden ve gelecekte belirecek sınama ve tehditler karşısında özerk bir şekilde hareket edip, bunlarla baş edebilecek donanıma sahip olmalıdır."

Özetle, AB savunmasında daha fazla egemenlik, daha fazla sorumluluk ve daha fazla özerklik...

Tersinden okursak, AB liderleri kıtanın savunmasında ABD'ye daha az bağımlı olma, ABD'den daha özerk hareket etme yolunda bir ortak irade beyanında bulunuyorlar.

Bu çerçevede, Trump yönetiminin yaydığı şok dalgaları karşısında AB'nin ABD ile köprüleri atmamakla birlikte, artık geleceğe dönük olarak kendi özerk savunma planlamasına başladığı tespitini yapmalıyız.

Haberin Devamı

Geçmişte daha çok bir fikir egzersizi olarak telaffuz edilen 'stratejik özerklik' konusu, gelinen noktada AB açısından resmiyet kazanmış ve birliğin resmi politikasına dönüşmüştür.

Bu açıdan, AB ile ABD arasında uç vermekte olan ayrışmanın kolay kolay geri çevrilmeyecek bir güzergâha girmekte olduğu vurgulanmalıdır.

Bu yola girilmesi tarihi önemdedir. Şu nedenle ki, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin sağladığı garantilerin koruyucu şemsiyesi altında şekillenmiş olan Avrupa güvenliğinin daha özerk bir sahaya doğru kaymakta olduğunu görüyoruz.

Çok uzun bir zamana yayılacak bir sürecin henüz başındayız. Bundan beş, on yıl sonra muhtemelen çok daha farklı bir tablo bulacağız karşımızda...

Haberin Devamı

Bütün bu gelişmeler Avrupa güvenlik sisteminin bir parçası olduğu için Türkiye'yi de hayati bir şekilde ilgilendiriyor. Bu sistemdeki her değişikliğin Türkiye'ye de bir yansıması olacaktır.

Bu arada altı çizilmesi gereken bir husus, metindeki özerklik temasına karşılık, AB ile NATO arasındaki bağların da kuvvetli bir şekilde vurgu almasıdır. Şöyle ki, "Güvenlik ve savunma alanında daha güçlü ve yetenekleri daha gelişmiş bir AB'nin küresel ve Transatlantik güvenliğe olumlu etki yapacağı" belirtiliyor. Bunun, NATO'nun ortak savunmasını tamamlayacağı kaydediliyor.

Bu yönüyle, bir taraftan özerkliğe doğru yelken açılırken, her şeye rağmen NATO'dan çekilmediği sürece ABD ile Transatlantik bağları koparmama, bu bağları koruma çabası da var. AB'nin 27 üyesinden 23'ünün aynı zamanda NATO üyesi olması da ittifak ile AB arasındaki geçişkenliğin en önemli paydasını oluşturuyor.

Haberin Devamı

Belgenin bu bölümündeki kilit ifadelerinden biri, AB üyesi olmayan "fikirdaş ortaklar" ile de birlikte çalışmanın öneminin vurgulanmasıdır.

Zaten bu vurgunun bir uzantısıdır ki, önceki günkü zirveden sonra dün düzenlenen çevrim içi bir konferansta AB kurumlarının liderleri, hepsi de NATO müttefiki olan Türkiye, Birleşik Krallık, İzlanda, Norveç ve Kanada liderleri ile bir araya gelmiştir.