7 Ekim'in birinciyıldönümüne bakarken

Geride bıraktığımız pazartesi günü, Hamas'ın İsrail'e çocuklar ve kadınlar dahil 1.250 insanın ölümüne yol açan saldırısı ve buna İsrail'in geçen süre içinde hiçbir ayrım gözetmeksizin 42 bin insanın ölümüne neden olan orantısız bir karşılık vermesiyle birlikte içine girdiğimiz büyük sarsıntının birinci yıldönümüydü.

Bu tarih, dünyanın her bir tarafında 7 Ekim'de başlayan ve giderek yayılma eğilimi gösteren savaş sarmalıyla ilgili çok yönlü bir muhasebe yapılmasına da vesile oluşturdu.

Muhasebede herkesin üzerinde birleştiği temel nokta, savaşın daha ne kadar genişleyeceği, ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı hususlarında bu aşamada hiçbir iyimser tahminin yürütülemiyor oluşudur.

Salt Gazze ekseninde bakıldığında, çatışan ana aktörlerin katı tutumları nedeniyle barışa dönük bütün kapılar şu an kapalı görünüyor. Yıldönümüne ilişkin yorumlarda "Bitmeyecek savaş" şeklinde atılan başlıklar bu durumun az çok kabullenildiğini gösteriyor.

Savaşın bölgeyi ve uluslararası ortamı nereye sürükleyeceğini bilemiyoruz. Ucu açık bir şekilde artçılar halinde sürmekte olan ve sert kırılmalara yol açan şiddetli bir depremle sarsılıyoruz.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Gazze'de yaşananların sonuçları yalnızca çatışma bölgesiyle sınırlı kalmıyor; dünyanın birçok noktasına farklı tezahürlerle yayılıp, kendisini gösterebiliyor. Tek bir örnek vermek gerekirse, ABD'de üniversite kampuslarında ifade özgürlüğünün sınırlarının sınanmasını da beraberinde getirebiliyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kendisini uluslararası hukuk kuralları ve hiçbir insanlık ölçüsüyle bağlı hissetmeyerek gerçekleştirdiği soykırımla bugün uluslararası düzeni de tahrip etmektedir.

Bu çerçevede 7 Ekim'in birinci yıldönümünde yapabileceğimiz tespitlerden birincisi, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tasarlanan uluslararası sistemin mimarisini oluşturmak üzere inşa edilen kurumların akıbeti ilgili olmalıdır.

Bu kurumların işlevsiz kaldıkları zaten çok uzun zamandır üzerinde büyük ölçüde görüş birliği bulunan bir husustu. 7 Ekim sonrası sürecin yol açtığı önemli bir sonuç, bu kurumların iflas ettiğinin adı konularak ilan edilmesi olmuştur.

BM, herkesin gelip dünyanın ahvali konusunda kürsüden görüşlerini uluslararası camiaya ifade edebildiği bir forum kimliğiyle, evet yararlı olabilir. Ama bu örgüt insanlığın yaşadığı yakıcı sorunlar, katliamlar karşında seyirci konumundadır. Örgütün reforme edilebilmesini mümkün kılacak bir yöntemin geliştirilebilmesi de bugünkü konjonktürde imkansıza yakındır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ancak bir muhasebede şu soruları da yöneltmek gerekiyor.

Her şey uluslararası kurumlardan mı beklenmelidir Kurumların işlevsiz kaldığı bir durumda, ortalığı kaplayan bu kadar kötülüğe 'dur' denebilmesi için uluslararası camiada kuvvetli bir çıkış yolu bulunması gerekmez mi

Dünyada insanlık değerlerine sahip çıkan ülkelerin, toplulukların bir araya gelip hep birlikte ortaya koyabilecekleri daha güçlü bir itiraz olamaz mıydı

Kabul edelim ki, 2024 yılı itibarıyla üzerinde yaşadığımız yerkürede insanlık değerlerini savunanlar cephesi, kötülüğü destekleyenlere, göz yumanlara karşı önümüzdeki tabloyu değiştirebilecek güce sahip değil.

Geride bıraktığımız 12 ayın gözle görülebilir bir sonucu, Batı'nın eskiden beri savunduğu 'kurallara dayalı uluslararası düzen' söyleminin zaten sınırlı olan inandırıcılığının iyice ortadan kalkmış olmasıdır.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Tam bir yıl içinde İsrail'in ayrım gözetmeksizin 17 bin çocuğu öldürmüş olmasına seyirci kalanlar, bundan sonra 'uluslararası kurallar' diye ortaya çıktıklarında kendilerine kim, neden itibar edecektir ki

Karşımızdaki tablo muazzam bir çifte standardı içeriyor. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde sivillere dönük güç kullanımını en kuvvetli şekilde kınayanların, aynı kararlılığı Gazze'de sergilemekten uzak kalmaları ağır bir inandırıcılık sorunu yaratıyor.

Sorunun bir başka yönü daha var. Aynı zamanda demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi yüksek değer ve ideallerin savunuculuğunu üstlenen bu ülkelerin önemli bir kısmının Gazze'de ahlaki bir zeminde kötü bir sınav vermeleri, kaçınılmaz olarak onların sahiplendikleri bu değerlerin üzerine gölge düşürmelerine de yol açıyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Burada yaşanan çelişki, bu haklı değerleri dünyanın başka noktalarında savunan grupların zaten çok zor olan işlerini daha da büyük bir sıkıntının içine sokuyor.