27 MAYIS'IN SANCILI SAYFALARI 6: 21 Ekim darbecileri okuma yazma bilmeyenlerin oy hakkını kaldırmayı planlıyordu
TARİH 22 Ekim 1961. 15 Ekim seçiminden tam bir hafta sonra. Günlerden pazar. Saat 17.00. Mekan, İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Korgeneral Refik Tulga'nın evi. Korgeneral Tulga'nın konuğu Ankara'dan gelen gazeteci Metin Toker'dir.
Haftalık siyasi dergi "Akis"in sahibi ve başyazarıdır Metin Toker. Önemli bir yönü daha vardır. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün damadıdır.
Zaten kendisini Korgeneral Tulga'ya özel görevle gönderen de İnönü'den başkası değildir.
Toker, son derece çetin, hassas bir misyonla gitmiştir İstanbul'la. Bir grup general ve albay, İstanbul'da bir gün önce Korgeneral Tulga'nın başkanlığında toplanarak, TBMM 25 Ekim'de açılmadan yönetime el koymaya karar vermiştir.
Toker'in görevi, Tulga'ya, İnönü'nün darbe kararından vazgeçmeleri yönündeki mesajını iletmektir.
MetinToker -İsmet İnönü
21 EKİM 1961 DARBE BİLDİRİSİ
Bu misyonun ne kadar kritik olduğunu anlayabilmek için önce 21 Ekim Cumartesi günü İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nda yapılan toplantıyı kısaca hatırlamamız gerekiyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıAskerler 15 Ekim seçiminde sandıktan çıkan sonuçtan hoşnut değildir. Demokrat Parti'nin devamı kimliğiyle kurulan Adalet Partisi'nin (AP) sandıktan ikinci parti olmakla birlikte güçlü bir şekilde çıkması bütün hesapları altüst etmiştir. CHP de hükümeti kuracak çoğunluğu elde edememiştir.
AP'nin kendisine yakın duran Yeni Türkiye Partisi (YTP) ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ile bir koalisyon kurma ihtimali gündemdedir.
21 Ekim Cumartesi günü Harp Akademisi Komutanlığı'nda düzenlenen toplantıya başkanlık eden asker Korgeneral Tulga'dır. Komutanlar saat 14.30'da toplanırlar ve ittifakla iki maddelik kısa bir protokol metni üzerinde mutabakata varırlar. Metin aynen şöyledir:
"1) Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları - aşağıda açık imzası bulunanlar - 21 Ekim 1961 günü saat 14:30'da toplanmışlar ve gündemlerinde mevcut olan konuları müştereken müzakere etmişler ve ittifakla aşağıdaki karara varmışlardır.
a) Türk Silahlı Kuvvetleri 15 Ekim 1961 günü yapılmış olan seçimlerden sonra, gelecek yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmadan evvel, duruma fiilen müdahale edecektir.
(b) İktidarı, Milletin hakiki ve ehliyetli mümessillerine tevdi edecektir.
strong class'read-more-detail'Haberin Devamı(c) Bütün siyasi partiler faaliyetten menedilecek, seçim neticeleri ile Millî Birlik Komitesi feshedilecektir.
(d) Bu kararın tatbiki 25 Ekim 1961'den sonraki bir güne tehir edilmeyecektir.
2) İşbu Zabıt Varakası üç nüsha olarak tanzim edilmiş ve bütün üyeler tarafından aynı anda imza edilmiştir."
MBK'DAN SONRA BU KEZ'SİLAHLI KUVVETLER BİRLİĞİ'
Metnin altında tam İstanbul'da görevli 10 generalamiral ile büyük çoğunluğu kurmay olan 28 albayın imzası vardır. Bu metin daha sonra Birinci Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Cemal Tural'a da götürülmüş ve o da en üste imzasını atmıştır.
Ertesi günü, yani 22 Ekim'de Ankara'da Mürted (Akıncı) Hava Üssü'nde toplanan bir grup general ve albay da aynı içerikteki ikinci bir metne imza atmıştır. Tarihin bir sürprizi olarak 15 Temmuz 2016 darbe girişimi de Akıncı Üssü'nden yönetilmiştir.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıMürted'de metni imzalayanlardan biri de daha sonra iki kez darbe teşebbüsünde bulunacak olan Kara Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir'dir. Aydemir, protokolün imzalandığı 21 Ekim günü İstanbul'a çağrılmıştır.
Aydemir, "Hatıratım" başlığı altında kitap olarak yayımlanan anılarında bu hadiseyi şöyle anlatıyor:
"21 Ekim gecesi beni ve birkaç arkadaşımı İstanbul'a çağırdılar. Ben, (Ankara) Merkez Komutanı Albay Selçuk Atakan, Hava Kuvvetleri'nden Kurmay Albay Halim Menteş, Albay Fevzi Arsın, Kurmay Yarbay Tufan Akkoç, saat 10'da kalkan bir uçakla İstanbul'a gittik. İstanbul'da Akademi'de yapılan bir toplantıda general ve amiraller bize İstanbul'un kararını bildirdiler. Bu karara yalnızca Havacılar itiraz etti. Fakat neticede ekseriyete uyduklarını belirttiler, gece 02.00'de Ankara'ya döndük. Ertesi gün 22 Ekim günü Mürted Havaalanı'nda Ankara Grubu'na dahil arkadaşlar ve generaller büyük bir toplantı yaptık. Herkes tasvip etti. Aynı protokolü orada bulunanlar da imza etti."
strong class'read-more-detail'Haberin Devamıİmzacı generalamiral ve albayların Ordu içindeki "Silahlar Kuvvetler Birliği" adı altındaki bir oluşum adına hareket ettikleri ortaya çıkmıştır. Ankara'da yönetimi seçimlerden sonra seçilmiş sivillere devretme taahhüdü altında olan Milli Birlik Komitesi'ne ek olarak, sahneye bir de "Silahlı Kuvvetler Birliği" çıkmıştır. Üstelik onların yüklendikleri böyle bir taahhüt de yoktur.
EMİR KOMUTABİRLİĞİ KALMAYINCA
İstanbul ve ardından Ankara'da imzalanan bu protokoller ne anlamı geliyordu
Anlamı şuydu: Katılım oranının yüzde 81.4 oranında gerçekleştiği, 10 milyon 522 bin 716 seçmenin sandığa gidip oy kullandığı 15 Ekim 1961 seçiminin sonuçları Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir kanat tarafından meşru görülmemekteydi.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıVarılan karara göre, duruma müdahale edilerek, yani darbe yapılarak iktidar "Milletin hakiki ve ehliyetli mümessillerine tevdi edilecekti."
Peki kimdi hakiki ve ehliyetli mümessiller Zaten Toker de bu ehliyet meselesini görüşmede Tulga'ya soracaktır.
İstanbul'daki toplantıdaki müdahale kararı Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ve kuvvet komutanlarının gıyabında alınmıştır. 1961 ekim ayı itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yukarıdan aşağıya doğru otoritenin, emir komuta birliğinin kalmadığının en çarpıcı görüntüsüdür bu protokol.
VE İSMET PAŞASAHNEYE ÇIKIYOR
Bu protokolü öğrenenlerden biri de Ankara'daki CHP lideri İsmet İnönü'dür.
Metin Toker, anılarını yazdığı "Demokrasimizin İsmet Paşa'lı YıllarıYarı Silahlı, Yarı Külahlı Bir Ara Rejim, 1960-61" başlıklı kitabında İstanbul'a gidişinin öyküsünü şöyle anlatıyor:
"Yeni ihtilal kararı İsmet Paşa tarafından hemen o gün öğrenildi. İsmet Paşa protokoldeki ilk imzanın Refik Tulga'ya ait olduğunu da haber almıştı. Bana hemen İstanbul'a gitmemi, korgenerali görmemi, kendi kişisel düşüncelerinin ne olduğunu ona en açık şekilde söylememi bildirdi.
İsmet Paşa seçim sonuçlarının ordu tarafından kabul edilmemesini sadece doğru bulmuyor değildi. Bunun karşısında en kesin tavrı alacaktı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılması, bütün bir ihtilalin şeref tasarrufuydu. Ülkenin istenmeyen bir yönetim altına düşmemesinin tedbirleri başka türlü alınabilirdi. Sağlam kuvvetler bunu sağlayacak güçteydiler."
Toker, Korgeneral Tulga ile görüşmesinin akışını şöyle özetliyor:
"Kendisiyle iki buçuk saat konuştum. Sanırım kendisine İsmet Paşa'nın düşüncelerini anlatabildim... Bir ihtilale karar verdiklerinden söz etmeden kendi görüşlerini söyledi. Seçimler doğru sonuç vermemişti işte. Ulusal iradenin belirmesi gerekirdi ama ortaya çıkan ulusal irade değildi... Bir defa, okuyup yazması dahi bulunmayanların millet kaderinde söz sahibi olabileceklerine, bu hakkı doğru dürüst kullanabileceklerine inanmıyorlardı.
Niyetleri seçimsiz bir askeri idare değildi... Ama iktidarın milletin "hakiki ve ehliyetli" temsilcilerine bırakılması gerekirdi. Bunu sağlayacaklar, bunun olmasına nezaret edeceklerdi. Bu sefer "ihtilal sonrası"nı da düşünmüşler ve planlamışlardı. Bir keşmekeş yaşanmayacaktı."
OKUMA YAZMABİLMEYENLERİNOY HAKKI KISITLANACAK
Toker, görüşme sırasında Korgeneral Tulga'ya "Oy hakkını nasıl kısıtlayacaksınız" diye soracak olur.
Korgeneralden aldığı yanıtı hatıratında aynen şöyle aktarıyor Toker:
"Tedbir basitti. Herkes oy sahibi olacaktı. Her oy sahibi oyunu istediğine verecekti. Bir ufak koşulla: Basılı liste olmayacak, oylar başkasına yazdırılamayacak, her seçmen oyunu mühürlü boş kağıda sandığın başında bizzat yazacaktı. Tulga: 'Yazabilen yazar. Yazamayan yazabilecek hale geldiğinde oyunu kullanır' dedi."
Yani okuma yazma bilmeyenlerin oy hakkı askıya alınacaktı.
Toker, bunun üzerine "Peki, okuyup yazma bilenler onlardan daha mı sağlıklı düşünüyorlar Cahilleri kandıranlar kim. Okuyup yazması olanlar değil mi... Ne günahı var okuyup yazma bilmeyenlerin" diye karşılık verdi.
Toker, ardından Korgeneral Tulga'ya 27 Mayıs darbesinden sonra kurulan Milli Birlik Komitesi hükümetinin icraatından memnun olup olmadığını sordu. Tulga tereddütsüz "hayır" dedi.
Toker de taşı gediğine koydu:
"Sizin de başarılı bulmadığınız bir iktidar milletin bir geniş kısmından aleyhte oy almış. Ne var bunda şaşacak"
MÜDAHALE, İNÖNÜ'YÜBU KEZ YANINDA DEĞİLKARŞISINDA BULACAKTI
Metin Toker'e göre, İstanbul'da Korgeneral Tulga ile görüşmenin önemi İsmet Paşa'nın kararlaştırılan yeni darbenin karşısında olacağını anlatmış olmasıydı. Toker, "Bir ordu hareketinin bu defa İsmet Paşa'yı yanında değil karşısında bulacağı anlaşılıyordu" diye yazıyor.
Akis başyazarı, İstanbul'daki hassas görevini tamamladıktan sonra ertesi günü, (23 Ekim) Ankara'ya gelip izlenimlerini İsmet İnönü'ye aktarmıştır .
Toker, bu arada, İnönü'nün Ankara'da üst kademe ile görüşmeler yaptığını, Tulga'ya İstanbul'da ilettiği görüşleri İnönü'nün Ankara'daki muhataplarına da aktardığını bildiriyor.
Ankara'daki muhataplar öncelikle Milli Birlik Komitesi (MBK) olmalıdır. Zaten 23 Ekim Pazartesi günü dört siyasi parti lideri MBK Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel'le bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda da liderlerin kuvvet komutanlarıyla görüşmeleri kararı çıkmış, ardından İstarnbul'daki gelişmelerden haberdar olan TSK üst kademesinin talepleri masaya konmuş ve dört liderin 24 Ekim Salı günü Sunay ve kuvvet komutanlarıyla bir araya geldikleri Çankaya Zirvesi'nde imza attıkları "taahhütname"nin müzakereleri başlamıştır.
İNÖNÜ, 147'LİLERİNAFFININ ÖNÜNÜ AÇIYOR
İsmet İnönü, günlüğünde 24 Ekim tarihi altında şunları yazmış: "Saat 9.45'te Çankaya'ya davet. Cevdet Sunay ordu erkanı ile geldi. Taleplerini söyledi. 147'lileri karıştırdılar. Reddettim. Kabul ettiler."
İnönü'nün günlüğünün 24 Ekim kısmının hepsi bu kadar, sadece iki satırdır.
Buna karşılık Metin Toker'in anılarında daha geniş bir şekilde anlatılıyor. Burada Çankaya Zirvesi'yla ilgili olarak daha önce Ekrem Alican ve Osman Bölükbaşı'nın anlatımlarında yer almayan bir konu, 147'liler meselesi de karşımıza çıkıyor.
Anlaşılıyor ki, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sunay'ın zirvede liderlere okuduğu talepler metninde, Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanı seçilmesi, hükümlü DP'lilere af çıkartılmaması ve ordudan atılan askerlerin geri alınmamaları konularının yanı sıra kritik bir talep daha yer almıştır: Sivil yönetime geçildiğinde MBK tarafından üniversiteden atılan çoğu profesör 147 akademisyenin görevlerine iade edilemeyeceği konusunda güvence verilmesi...