2023'TE TÜRK DIŞ POLİTİKASI (5) AB ile ilişkiler bir yılı daha yerinde sayarak geçirdi

HER yeni yıla girerken dış politika alanında geride kalan 12 aya ilişkin yaptığım değerlendirmelerde, itiraf etmeliyim ki en çok zorlandığım başlığı Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri oluşturuyor.

Bunun temel nedeni, son yıllarda bu ilişkilerin ilerlemeyen, her şeyin ertelendiği, ötelendiği kilitlenme halini analiz etmekteki güçlükten kaynaklanıyor.

Üstelik karşılıklı olarak yaşanan inandırıcılık sorunlarının da bu kilitlenmenin üstünü kapladığını hesaba kattığınızda, iş iyice içinden çıkılmaz bir hale geliyor.

ÖNCE SEÇİMLERARDINDANYENİ YOL HARİTASIBEKLENDİ

Geride bıraktığımız yıl boyunca Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin ana akışı şöyle özetlenebilir. 2023'e girildiğinde, mayıs ayında Türkiye'de seçime gidileceğinden, yılın ilk yarısının geniş bölümü AB kurumları açısından bekleme pozisyonunda geçmiştir. AB, muhtemel oyun planını sandıktan çıkacak sonucun istikametine göre çizecekti.

Seçimi bir kez daha AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kazanmasının ardından, AB zirvesi geçen haziran ayı sonunda Türkiye ile yola nasıl devam edileceği konusunda bir rapor hazırlamak üzere Avrupa Komisyonu'nu görevlendirmiştir. Bu görev AB'nin Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile Komisyon'un Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi'ye verilmiştir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ardından herkes bu raporu beklemeye başlamıştır. 2023 yılının ikinci yarısı da önemli ölçüde bu raporun hazırlanma sürecinin beklenmesiyle geçmiştir. Borrell ve Varhelyi'nin raporu geçen 29 Kasım'da açıklanmıştır.

Rapora Türkiye cephesinde gösterilen tepkileri 20 Aralık tarihli "AB ile İlişkilerde Beklenen Canlanma Adımı Gelmedi" başlıklı yazımızda ayrıntılı bir şekilde değerlendirmiştik.

Rapor, büyük ölçüde eski önerileri tekrarlayan yetersiz bir metin olduğu noktasında eleştirilmişti. Ancak iyimserlere göre, rapor bütün eleştirilere rağmen, yine de ilişkilerde yeni bir başlangıç yapılmasını sağlayacak bir pencere açıyordu.

AB SINIRLI AÇILIMIBİLE ERTELEDİ

Beklentiler, bu raporun geçen aralık ayının ortasında Brüksel'de düzenlenecek AB liderleri zirvesinde kabul edilmesiyle birlikte, sınırlı bir alanda da olsa, yeni bir hareketlilik yaratılarak ilişkilerde pozitif bir gündemin oluşturabileceği yolundaydı. Ancak 14-15 Aralık tarihlerinde düzenlenen AB zirvesi, Borrell-Varhelyi raporunu görüşmeyip, bu konuda alınacak kararı ertelemeyi tercih etmiştir.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Ne zamana kadar Onu da bilmiyoruz. Çünkü kabul edilen kararda raporun "daha sonraki bir zirvede ele alınması" şeklinde bir ifade var. Görüşülmesi AB liderlerinin bir sonraki mart zirvesinde mi olur, yoksa haziran zirvesine mi kalır, bu sorunun yanıtı da boşluktadır. AB liderleri, konu Türkiye olunca bu aşamada bir pozisyon almaktan kaçınıyorlar.

Bir benzetmeye başvurmak gerekirse, durmuş olan maç başlayamamıştır.

ÖNCELİK UKRAYNA,MOLDOVAVE GÜRCİSTAN'AVERİLİNCE

Buna karşılık AB liderleri, Türkiye kararını ertelerken, genişleme başlığı altında önemli ve öncelikli gördükleri diğer başlıklarda pekala önemli kararlar alabilmiştir. Örneğin, Rusya'nın işgali altındaki Ukrayna ve kendisini baskı altında gören Moldova ile tam üyelik müzakerelerine başlama kararının çıkması, AB'nin son zirvesinin en kayda değer sonucu olmuştur.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Yeteri kadar dikkat çekmese de, Gürcistan'ın AB'ye tam üye adayı olarak resmen kabul edilmesi de toplantının bir diğer kritik sonucudur.

Bu kararın önemi, AB'nin potansiyel genişleme sınırlarını Kafkasya'ya kadar uzatmış olmasıdır.

Özetle Avrupa Birliği, Rusya'nın yakın coğrafyasındaki Ukrayna, Moldova ve Gürcistan ile entegrasyon yönünde süratli bir şekilde hareket ediyor. AB bunu yaparken, 1999 sonundan beri tam üye adayı olan, 2005'te müzakereler resmen başladıktan sonra 2018'den beri bu sürecin resmen durduğu Türkiye cephesinde, pozitif gündem yaratmaya dönük sınırlı bir adım atmaktan dahi uzak duruyor.

YENİ AVRUPAGÜVENLİKMİMARİSİ VE TÜRKİYE

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Kabul edelim ki bunun temel nedenlerinden biri, AB'nin kendi içinde Türkiye'nin tam üyeliği düşüncesinden büyük ölçüde uzaklaşmış olmasıdır. AB içinde tam üyeliğe karşı olan görüşün taraftarları bugün birliğin karar alma sürecinde baskın konumdadır.

Bu arada, AB tarafında Türkiye konusunda bir hamle yapmak istenilse bile bu adımların her seferinde Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın onayından geçmesi gereği ayrı bir sorundur.

Burada düşündürücü olan bir nokta şudur. Rusya'nın 2022 yılı şubat ayı sonunda Ukrayna'yı işgali, Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden tasarlanması ve Avrupa'nın enerji talebinin emniyetli bir şekilde karşılanması ihtiyacı ışığında, Türkiye'ye farklı bir gözle bakılması gerektiği düşüncesini ön plana çıkartmıştı. Bu durumda AB'nin Türkiye'yi muhakkak yanına alması seçeneğine dönük kuvvetli vurgular, bu konuda yapılan sayısız analizde karşımıza çıkmıştı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Gelgelelim savaşın başlamasından bugüne dek geçen iki yıla yakın süreye baktığımızda, bu arayışların AB'nin Türkiye'ye bakışına tahvil olduğu söylenemez.

ANKARAHER SEFERİNDE'STRATEJİK KART'IKULLANIYOR

Şimdi Türkiye tarafına bakalım.