1961'de darbe protokolüne imzaTSK'da yükselmenin önünü açtı
27 Mayıs darbesinden sonra sivil yönetime geçiş sürecinde 15 Ekim 1961 seçimi yapılmış ve bütün dikkatler hemen ertesinde 25 Ekim tarihinde TBMM'nin açılışına çevrilmişti.
TBMM sancısız bir şekilde açıldığı takdirde demokratik rejimin yeniden yerleşmesi yönünde çok önemli bir dönemeç geride bırakılmış olacaktı.
Bu hiç de kolay olmadı.
Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri içinde sayıları hiç de az olmayan bir grup generalamiral ve subay, demokrasiye dönülmesine sıcak bakmıyordu. Ordu içindeki bu kesim 15 Ekim tarihinde yapılan seçimin sonuçlarından hoşnut değildi. CHP ümit edildiği gibi tek başına iktidar olamamıştı. Demokrat Parti'nin devamı olan Adalet Partisi, CHP'nin hemen arkasından güçlü bir şekilde ikinci parti çıkmıştı sandıktan.
Aynı zamanda Osman Bölükbaşı'nın Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve Ekrem Alican'ın Yeni Türkiye Partisi'nin (YTP) TBMM'de grup kurmaları bütün hesapları altüst etmişti.
Ordu içinde "Silahlı Kuvvetler Birliği" (SBK) adı altında yeni bir cuntanın kurulduğu ve bir süredir bu gruptaki askerlerin perde arkasından ipleri ellerinde tutarak kararlar üzerinde bir hayli etkili oldukları sır değildi. Üstelik SBK üyeleri de büyük ölçüde kendi başlarına hareket etmeye başlamışlardı. TSK içinde emir komuta birliği kalmamıştı. Neredeyse silahına güvenen herkes söz sahibiydi.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıYakın Türkiye tarihindeki en önemli hadiselerden biri, işte bu ortamda 21 Ekim 1961 tarihinde, yani TBMM'nin açılmasından tam dört gün önce İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nda SBK adına hareket ettiğini söyleyen 38 generalamiral ve subayın bir araya gelerek demokrasiye dönüşe "dur" demek için "fiilen müdahale" kararı almasıdır.
O tarihte İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı olarak görev yapan Korgeneral Refik Tulga'nın başkanlığında toplanan bu askerlerin imzaladığı iki maddelik protokolün birinci maddesinde niyet çok açık bir şekilde ifade ediliyordu:
"Türk Silahlı Kuvvetleri, 15 Ekim 1961 günü yapılmış olan seçimlerden sonra, gelecek yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmadan evvel, duruma fiilen müdahale edecektir."
Bir sonraki cümlede, "İktidarın, milletin hakiki ve ehliyetli mümessillerine tevdi edileceği" belirtiliyordu.
Bunu izleyen maddeye göre, "Bütün siyasi partiler faaliyetten men edilecek, seçim neticeleri ile Milli Birlik Komitesi feshedilecektir."
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıYani, seçmenlerin daha bir hafta kadar önce sandıklarda kullanmış oldukları 10.5 milyon kadar oy hükümsüz sayılacaktı.
Bir sonraki cümlede "Bu kararın tatbiki 25 Ekim 1961'den sonraki bir güne tehir edilmeyecektir" deniliyordu.
Günlerden cumartesiydi. Meclis 25 Ekim, yani çarşamba günü açılacaktı.
Yani parlamento için programlanan açılıştan tam beş gün önce açılış töreninin iptali düğmeye basılmıştı.
Müdahale protokolünde 27 Mayıs darbesini yapan ve bir buçuk yıl sonra iktidarı sivillere devretmeye hazırlanan Milli Birlik Komitesi'nin "feshedileceği"nin belirtilmesi de dikkat çekicidir. Protokolün bu maddesinin ironisi şuradadır: Kalkışma başarılı olduğu takdirde 27 Mayıs darbecileri de darbeye maruz kalacaklardır.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıSöz konusu protokolün öyküsüne geçen hafta 27 Mayıs'ın yıldönümü vesilesiyle yayımladığımız "27 Mayıs'ın Sancılı Sayfaları" başlıklı altı bölümlük yazı dizisinde yer vermiştik. Bu yazı dizisinde, protokolün doğurduğu tehlikenin TBMM'de temsil edilen dört siyasi parti liderinin askerlerin sonradan masaya koydukları taleplerini kabul ettiklerine dair bir "taahhütname"yi imzalamalarıyla güçlükle atlatılabildiğini geniş bir şekilde işlemiştik.
Bütün arşivler, o dönemden bugüne intikal eden belgeler, kayda geçmiş tanıklıklar, 21-25 Ekim 1961 tarihleri arasında Türkiye'nin muazzam bir siyasi krize sahne olduğunu, TBMM'nin çok büyük zorluklarla açılabildiğini bütün çıplaklığı ile gösteriyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıBugünkü yazımızda yapmak istediğimiz, 21 Ekim'de darbeye karar veren ve söz konusu protokolün altına imza atan ve bu hareketleriyle aynı zamanda üstlerinin otoritelerine de meydan okuyan toplam 38 generalamiral ve subayın sonraki dönemde kariyerlerinin nasıl bir çizgi izlediğine kısaca bakmaktır.
Bunu yaparken şu sorulara da yanıt arayabiliriz: TBMM'nin açılmasını önlemek üzere teşebbüse geçen bu askerler sonraki dönemde bu fiilleri nedeniyle herhangi bir yaptırıma uğradılar mı Kendileri hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı Kariyerleri nasıl seyretti Bu hareketleri kariyerlerine hangi yönde bir etkide bulundu Olumlu mu yoksa olumsuz mu
İÇLERİNDENBEŞ KUVVETKOMUTANI ÇIKTI
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıÖnce genel bir tespit yapalım. Darbe protokolüne o tarihte hepsi de İstanbul'da görev yapmakta olan 10 generalamiral ile 27 albay ve bir yarbay imza atmıştır. Toplam imzacı sayısı 38'dir. Biri dışında hepsi kurmay subaydır.
Açık kaynaklar üzerinden yaptığımız bir tarama, bu toplam içinde 38 imza sahibinden 12'sinin daha sonra birbiri ardına terfiler alarak orgeneraloramiral rütbelerine kadar yükseldiğini, 5'inin ise korgeneralkoramiral rütbesine kadar çıktığını ortaya koyuyor. Tespit edebildiğimiz kadarıyla, bu durumda olanların toplamı 17'dir.
Bir başka anlatımla, TBMM'nin açılışını engellemeyi hedefleyen bir darbe muhtırasına imza atanların neredeyse yarısı, bunu izleyen yıllarda orkor rütbelerine kadar terfi edebilmiştir. Bu yüzde 45'e yaklaşan bir orana karşılık geliyor.
Bir bu kadar ilginç başka bir tespite geçelim. Bu şekilde yükselen imzacılar arasından sonraki dönemde aralarından biri Genelkurmay Başkanlığına da yükselen 3 Kara Kuvvetleri Komutanı, 2 Deniz Kuvvetleri Komutanı ve 1 Hava Kuvvetleri Komutanı çıkmıştır.
Bu arada, 38 imzacıdan "kor" ve "or" rütbelerine yükselen değindiğimiz 17'si dışında kalan 21 askerin durumuna gelince... Açık kaynak taramasında bu grupta bulunan askerlerin -tuğamiralliğe yükselen bir istisna dışında- sonradan terfi aldığına dair bir işarete rastlamadık. Bununla birlikte, burada yine de bir ihtiyat payı bırakmak istiyoruz.
Şimdi hiçbiri bugün hayatta olmayan "kor" ve "or" rütbelerindeki 17 generalamiralin 1961 yılı sonrasındaki kariyer çizgilerinin seyrine bakalım çok özet olarak.
DÖRT YILDIZAYÜKSELENLER
Önce darbe protokolünde imzası olup sonradan dört yıldıza, yani "or" rütbesine yükselenler...
- ORGENERAL REFİK TULGA: Protokolün organizatörüydü. Bu işi üstlendiğinde korgeneral rütbesindeydi. Ardından İkinci ve Üçüncü Ordu Komutanlığı görevlerini üstlendi, 1964 yılında orgeneralliğe terfi etti. Bu rütbede Genelkurmay İkinci Başkanlığı ve NATO Türk Askeri Heyeti Başkanlığı görevlerini yürüttü, 1968 yılında emekli oldu.
- ORGENERAL FİKRET ESEN: Protokole imza attığında tümgeneraldi. Ertesi yıl korgeneralliğe terfi etti ve bu rütbede Jandarma Genel Komutanlığı görevini üstlendi. 1966 yılında orgeneralliğe terfi etti, bu rütbede Üçüncü Ordu Komutanlığı ve Genelkurmay İkinci Başkanlığı yaptı. 17 Mart 1969'da Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Aynı yıl ağustos ayı sonunda bu görevden emekliye ayrıldı.
- ORGENERAL REFET ÜLGENALP: Bildiriye tümgeneral rütbesinde imza attı. İki yıl sonra korgeneralliğe terfi edip Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevine geldi. 1967 yılında orgeneral oldu, Üçüncü Ordu Komutanlığını üstlendi ve 1970 yılında Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeliği sırasında emekli oldu.
- ORGENERAL FARUK GÜRLER: Bildiriye imza attığı sırada tuğgeneral rütbesindeydi. Ertesi yıl tümgeneral, 1965 yılında korgeneral ve 1968 yılında orgeneralliğe terfi edip, Genelkurmay İkinci Başkanlığı ve İkinci Ordu Komutanlığı'nı üstlendi. 1970 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. 12 Mart 1971 tarihinde Başbakan Süleyman Demirel'i görevi bırakmaya zorlayan muhtıranın altına imza atan dört komutandan biriydi. Seçilmiş hükümeti devirdikten bir yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı görevine yükseldi. Gürler, yaklaşan Cumhurbaşkanı seçimine katılabilmek için 5 Mart 1973 tarihinde görevinden istifa etti. Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, adaylığının önünü açmak üzere kendisini hemen kontenjan senatörü atadı. Gürler, Ordu'nun TBMM üzerinde kurduğu bütün baskıya karşılık yeterli oyu alamadı. Siyasi partilerin aralarında vardıkları uzlaşı sonucu, Cumhurbaşkanlığına 6 Nisan 1973 tarihinde, 1968'den beri kontenjan senatörlüğü yapmakta olan emekli oramiral Fahri Korutürk seçildi. Gürler de kontenjan senatörlüğüne devam etti.
- ORAMİRAL CELAL EYİCEOĞLU: Bildiriyi imzaladığında tuğamiral rütbesindeydi. Ertesi yıl tümamiralliğe yükseltildi. Daha sonra 1968 yılında oramiralliğe kadar yükseldi ve hemen ardından Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu. Orgeneral Gürler gibi, Demirel hükümetini deviren 12 Mart 1971 muhtırasına imza atan dört komutan arasındaydı. Eyiceoğlu 1972 yılında kuvvet komutanlığından emekli oldu ve 1974 yılında Tokyo Büyükelçiliğine atandı; bu görevde beş yıl kaldı.
- ORAMİRAL KEMAL KAYACAN: Bildiriye imza attığında tuğamiral rütbesindeydi. İki yıl sonra tümamiral oldu, 1970 yılında oramiralliğe terfi etti ve 1972 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevini Eyiceoğlu'ndan devraldı. Türkiye'nin 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı'nda Deniz Kuvvetleri Komutanı'ydı. Aynı yıl emekli olduktan sonra 1977 yılında CHP'den Ankara milletvekili seçildi. 1992 yılında İstanbul'da Dev Sol militanlarının terör saldırısında hayatını kaybetti.
- ORGENERAL DOĞAN ÖZGEÇMEN: Protokole imza atan kurmay albaylar arasındaydı. Ertesi yıl tuğgeneralliğe terfi etti. Orgeneralliğe yükseldikten sonra Yüksek Askeri Şura üyeliği ve 1973-75 yılları arasında Birinci Ordu Komutanlığı görevinde bulundu. Bu görevi sırasında bir dönem İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olarak da görev yaptı. 11 Eylül 1993 tarihinde uğradığı suikasttan yaralı kurtuldu.
- ORGENERAL SUAT AKTULGA: Protokolü imzaladığında kurmay albay rütbesindeydi. Ertesi yıl tuğgeneralliğe terfi etti. 1971 yılında orgeneralliğe yükseldi. Harp Akademileri Komutanlığı ve İkinci Ordu Komutanlığı görevlerinde bulundu. Bu görevinde Kıbrıs Barış Harekatı'nın komutasında önemli bir rol üstlendi.
- ORGENERAL NAMIK KEMAL ERSUN: O da kurmay albay rütbesindeydi 1961 yılında. Ertesi yıl tuğgeneralliğe yükseldi. 1972 yılında orgeneralliğe terfi etti, ardından Üçüncü Ordu Komutanlığı görevine getirildi ve 1976 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. 1 Haziran 1977 tarihinde dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından sürpriz bir şekilde görevden alındı. Bu tasarrufta darbe hazırlığına giriştiği yolundaki duyumların rol oynadığı öne sürüldü.
- ORGENERAL VECİHİ AKIN: Protokolün altında imzası olan kurmay albaylardan. 1965 yılında tuğgeneral oldu. 1975 yılında orgeneralliğe yükseldikten sonra Genelkurmay İkinci Başkanlığı, İkinci Ordu Komutanlığı ve NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulundu.
- ORGENERAL BEDRETTİN DEMİREL: Kurmay albay olarak bildiriyi imzaladıktan beş yıl sonra 1966 yılında tuğgeneral oldu.1974 yılındakiıbrıs Barış Harekatı'nın sahadaki en önemli komutanlarındandı. 1978 yılında orgeneralliğe terfi etti. Harp Okulları ve İkinci Ordu Komutanlıklarında bulundu. Emekli olduktan sonra 1982 -86 yılları arasında dönemin Cumhurbaşkanı