15 Temmuz'un sekizinci yıldönümünün düşündürdükleri
Heryıl 15 Temmuz'un yıldönümü, hukuki terminolojide FETÖ olarak tanımlanan kriminal suç örgütünün ordudaki unsurları üzerinden askeri bir darbeye yeltendiği o meşum geceyi hatırlamamız bakımından önemli bir vesile oluşturuyor.
Yıldönümü dolayısıyla yapılan hafıza tazelemesinde, halkın üzerine ateş açan darbeci askerleri, ülkenin parlamentosunu F-16 savaş uçaklarıyla bombalamaya cüret edebilen bir zihniyeti bütün pervasızlığıyla yeniden karşımızda görüyoruz.
Toplam 251 insanımızın 15 Temmuz'da darbecilerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmiş olması, kendi vatandaşlarına gözünü kırpmadan kurşun sıkabilen bu örgütün acımasızlığını, yapabileceği kötülüğün sınırsızlığını göstermesi bakımından yeteri kadar açıklayıcıdır.
Tabii bu yıldönümleri, aynı zamanda o gece kendilerini bu olayların içinde bulan yetkililerin, vatandaşların tanıklıkları üzerinden yaptıkları açıklamalarla 15 Temmuz hakkında yeni ayrıntıların ortaya çıkmasına, olayları değerlendirmemize yardımcı olabilecek yeni pencerelerin açılmasına da yardımcı oluyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıBu yılki muhtelif beyanlar arasında dikkat çekenlerden biri, o dönemde orgeneral rütbesiyle Genelkurmay İkinci Başkanı olan ve makamında kelepçelenip gözleri bağlı bir şekilde itilip kakılarak Akıncı Üssü'ne götürülüp orada alıkonan Yaşar Güler'in bugün Milli Savunma Bakanı sıfatıyla verdiği bir mülakattı.
Yaşar Güler'in Sabah'tan Okan Müderrisoğlu'na mülakatında geceyle ilgili ayrıntıların yanı sıra, FETÖ'nün düzenlediği kumpaslar üzerinden TSK'da yol açtığı tahribatla ilgili tespitleri de çarpıcıydı.
"Çok kıymetli, özel yetişmiş personelimizi kaybettik ve bunun acısını daha sonra çok çektik. Onları kaybettiğimiz için FETÖ'cü alçak ve hainler yönetimde de kendilerine alan açarak şans bulmaya başladılar. Hepsi yüzde yüz FETÖ operasyonuydu" diye konuştu Güler.
Bu tespitlerin bir Milli Savunma Bakanı tarafından bu açıklıkla yapılmış olması kuşkusuz kayda değerdir. Güler, ayrıca "Onlar için problem bendim. Bunların asıl yüzünü, her şeyi bilen tek bir adam var. O da benim" diye konuşuyor.
Açıklamaların önemi, Balyoz ve Ergenekon gibi kumpas davalarının neden olduğu tasfiyelerin kurumda verdiği zarar bağlamında, TSK'da FETÖ'cü kadroların önünü açmış olmasının vurgulanmasıdır. 15 Temmuz'un bu kadrolarca yapıldığı dikkate alındığında, bir bakıma kumpas davalarıyla darbe girişimi de doğrudan ilişkilendirilmiş olmaktadır.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıKeza, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın da önceki akşam Habertürk'te gazeteci Mehmet Akif Ersoy'un karşısına çıkarak, 15 Temmuz gecesiyle ilgili olarak uzun bir zamandır tartışılan bazı sorulara yanıt verme ihtiyacını duyması da dikkat çekiciydi.
Bugünün Kayseri AK Parti Milletvekili Akar'ın açıklamalarının içeriği ayrı bir değerlendirmenin konusudur.
Her şeye rağmen kamuoyunda tartışılan konuların, dile getirilen bazı soruların bir etki yaratarak dönemin kilit bir yöneticisini topluma izahat vermeye yöneltmiş olması önemlidir.
Açık bir toplumda, demokratik bir ortamda olması gereken de budur. Bütün bu sorulara yanıt aranması doğal görülmelidir.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıAncak bütün bu tartışmalar, tekrarlanan sorular 15 Temmuz'la ilgili karşımızda bütün çıplaklığıyla duran temel gerçeği görmemizi engellememelidir. Bu gerçeği gölgelememelidir. O da, 15 Temmuz'un doğrudan FETÖ tarafından tasarlanmış, icra edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk demokrasisine kasteden bir kalkışma olduğudur.
O gece Fetullah Gülen'in maiyetindeki bir grup sivil imamın Akıncı Üssü'nde bulunması bu durumun en çarpıcı kanıtıdır. Gülen'in ABD'de Pensilvanya'da kaldığı evde kendisinin huzurunda otururken gösteren fotoğraflarından tanıdığımız Adil Öksüz bunlardan biridir. Öksüz'ün o gece Akıncı Üssü'nde bulunması, darbe girişimini Atlantik'in ötesindeki Gülen'e bağlayan ana çizgidir.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıYalnızca o gün yürütülen darbe faaliyetiyle ilgili olarak Türkiye genelinde 289 davanın açılmış olması gerçeği de kalkışmanın ülke çapındaki boyutlarını, yaygınlığını göstermesi bakımından yeteri kadar fikir vericidir. Bu davaların hepsi birinci derece mahkemelerde sonuçlanmış, önemli bir bölümü Yargıtay aşamasından da geçmiştir.
Bütün bu davalarda çok sayıda mahkûmiyetin yanı sıra azımsanmayacak sayıda beraat kararlarının çıkmış olması yargılama sürecinde bazı hataların düzeltildiğini gösteriyor. Yargısal süreç temyiz aşamasında devam ettiği için ortaya çıkmış başka mağduriyetlerin de önümüzdeki düzeltilmesini ümit edebiliriz.
15 Temmuz'la ilgili tartışmalardaki en sıkıntılı konulardan biri, bu hadisenin ister istemez iktidar ile muhalefet arasındaki çekişmenin yüksek basınç alanına girmesidir.