Bugün değilse ne zaman

Acı; herkesin ortak dilidir. Din, ırk, mezhep tanımaz. Azerbaycan gibi, Katar gibi dost dediklerimiz davet beklemeden, hadi demeden yardımlarını yağdırdı. Tarihten bugüne her daim çekiştiğimiz, savaşın eşiğinde olduğumuz Yunanistan gibi ülkeler hem cumhurbaşkanı hem başbakan nezdinde arayıp acımızı paylaştıklarını söylemekle kalmadı, insani ve nakdi yardımlar dışında "Hepimiz Türk'üz" diye paylaşımlar yaptı. Ermenistan yardım konvoyu gönderdi. Birbiriyle savaşan Ruslar ile Ukraynalılar enkazların başında omuz omuza çalıştılar. Kiliseler bile barınma amaçlı kullanıldı. Felaketin ilk anlarında tüm ayrılıkları bir yana bırakan Türkiye'de bazı kişi ve siyasetçiler, maalesef acının ortak diline yakışmayan söylemlere sarıldılar. Hâlâ şucu-bucu yaftalamalarını, enkaz ve acı üzerinden siyaset yapmaya çalışmalarını nasıl izah edebiliriz şu koca dünyaya Kırık sadece faylarda değil, gönüllerde, vicdanlarda. Deprem bize ne öğretti 10 dairesi olan birinin 5 metrekarelik bir çadırda kalabileceğini... 3-5 mağazası olan zenginin bir kâse çorba için kuyruğa gireceğini... Kirayı 10 bin lira yapan ev sahibinin, sabah kiracısıyla birlikte sokakta yanan ateş başında ısınmaya çalıştığını... Gün birlik günüdür. El ele, omuz omuza, gönül gönüle yaraları sarma günüdür. Evet, asrın en büyük felaketi yıktı geçti, on binlerce canımızı yitirdik. Ama başta devlet olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve gönüllü kişiler ellerinden geleni yaptı, yapmaya devam edecek. Asıl mücadele bundan sonra başlıyor ve haftalar-aylar değil, yıllar sürecek uzun bir zaman dilimi var önümüzde. Enerjimizi ve varlığımızı, maneviyatımızı ve vicdanımızı bundan sonra daha çok kullanmak zorundayız. Ellerin, düşman bildiklerimizin bu zor günlerde yaptıklarını biz kendi içimizde yapmazsak, millet olmanın ve bu zor günleri birlikte aşmanın mümkünatı olabilir mi Yaşananlardan herkes üzerine düşen