Müjdelerin tahakkuku için çalışalım
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Birinci Dünya Savaşının o karmakarışık ve perişaniyet yıllarında İslam dünyasının geleceği ile ilgili ümit dolu ifadeler kullanmış ve o müjdeler çoktandır tahakkuk etmeye başlamıştır.
GEZİ: Bediüzzaman'ın tarifiyle İslamiyetin zeki bir mahdumu (evladı): Mısır
Sebahattin YAŞAR - 8
emailprotected
Rifai Camii
Başkent Kahire'nin güneyindeki Selahaddin Kalesi içinde bulunan asırlık Er-Rifai Camisi, Sultan Hasan Külliyesi ile yan yana. Farklı dönemlerde yapılmış olmasına rağmen, mimari olarak birbirine uyumlu bir tarzda inşaa edilmiş. Cami, içerisinde Kral Faruk ve devrim sonrası Mısır'a sığınan son İran şahı Muhammed Rıza Pehlevi gibi isimlerin naaşlarına ev sahipliği yapıyor.
Er-Rifai Camisi ile aynı bölgede Sultan Hasan Camisi, Mahmudiyye Camisi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi gibi pek çok tarihi cami yer alıyor. Selahaddin Kalesi'nden Kahire'ye bakıldığında Osmanlı mimarisi ile yapılan camiler hemen fark ediliyor. Abbasi, Fatimi, Eyyubi ve Memlüklüler döneminden kalma camilerin minarelerinin hemen arasından yükselen Türk tarzı minareler ne kadar Kuzey Afrika mimarisine uyum sağlasalar da Anadolu ve İstanbul'dan izler taşıyan motifler ve çizgiler de dikkati çekiyor.
Bu Cami ziyaretimizde, görevli kişiler bilgilendirme yaparken, birden bir Kur'an-ı Kerim kıraatine başlayıveriyor ve oldukça etkileyici bir ses tonu ile bizleri memnun ediyor. Buradan da anlıyoruz ki, buradaki insanlar Kur'an kıraatine çok yatkınlar ve seviyorlar.
Tolunoğlu Camii Tolunoğlu Camii, Kahire şehrinde bulunan eski bir camidir. Tolunoğulları devletinin kurucusu Türk kökenli devlet adamı Ahmed bin Tolun tarafından 879 yılında yaptırılmıştır. Sarmal şeklindeki minaresinin caminin yapısıyla tam uyuşmaması minarenin daha sonra inşa edildiği düşündürmektedir. Memlük sultanı Laçın el-Mansuri döneminde ana yapıya eklenmiş olması muhtemeldir.
Bu Camii ve mekan da ciddi bir ihmal içerisinde idi. İçerisindeki büyük ibadet mahalli ve geniş alanı bakımsızlık içerisinde. Bunun da nedenini bilmiyoruz ama sanki biraz Arap milliyetçiliğinin de izleri var gibi. Çünkü aynı duyguları Rifai Camiine namaz kılmak üzere gireceğimizi söylediğimizde de yaşadık. Camiye namaz için ancak Arap olanlar ücret ödemeden girebiliyor, siz giremezsiniz demişlerdi. Yani Arap olmak bu anlamda Müslüman olmanın önüne konulmuştu. Oysa İslamiyet ırkçılığı reddeden bir dindir. Bu tür problemlerin olmamasını, ırkçılık gibi hastalıklara düşülmemesini, 'Mü'minler, ancak kardeştirler." (Hücurat, 10) hakikatinin her haliyle yaşanmasını temenni ediyoruz.
Dört beş günlük bir aile gezisi çerçevesinde yakından tanıma imkanı bulduğumuz Mısır ülkesi doğrusu bizi mutlu etti. Bu yönüyle programı düzenleyen ve konu ile ilgili ciddi çalışma yapan ve bizi bilgilendiren damadım Emin Cenan'a çok teşekkür ediyorum. Müslüman bir toplum olması noktasında kendimizden bir toplumu daha yakından tanıdık. Olumlu ve olumsuz taraflarıyla daha objektif değerlendirme imkanı bulduk. Gittiğimiz coğrafya ve toplum ile ilgili
Said Nursi hazretlerinin eserlerinin bize rehberlik yapması işimizi kolaylaştırdı. Gideceğiniz yerle ve kültürle ilgili önceden bilgi alınca ve kendinizi güncelleyince elbette gezi süreciniz daha anlamlı ve kolay olmaktadır. Bu yönüyle Mısır'a gitmeden önce de bazı okumalar yaptık. Ama asıl okumalarımız döndükten sonra oldu ve kendi kendimize, 'Neden böyle bir zengin dünyanın içine daha hazır gitmedik' diyerek hayıflandık.
Mısır'ın İskenderiye'sinde günlük hayatta belirgin olan Batı etkisini, Kahire'de ise, Doğu yüzünü daha bir yakından görme imkanı oldu. Tabii birkaç günlük bir sınırlı gezi ile kocaman bir tarihsel miras hakkında yorum yapmak ne kadar anlamlı olur bilmiyorum. Ama sanat tarihçi eşim, doktor damadım ve kızlarım ve dünyanın yeni yüzü torunlarımla böyle bir aile gezisini yapmış olmak, onların da görüş ve kanaatlerini de almak, onların gözünden de yaşananları değerlendirmek anlamıyla bana çok şeyler kattığını ifade etmek isterim. İslam medeniyetinin maddi ve manevi zenginliği, İslam'ın günlük hayatta daha görünür yüzü, yardımseverlik duyguları gibi onlarca islami prensibi buralarda yaşarken görmek ayrı bir manevi lezzet idi.
Tabii bütün bunlarla birlikte Batı dünyasının buraları karıştıran çirkin eli, burada hayatı daha karmaşık, daha yorucu ve daha çekilmez hale getirdiği ortada. Onca yeraltı, yerüstü, maddi ve manevi imkanlara, zenginliklere rağmen günlük hayatın keşmekeşi, trafik çilesi, kuralsızlık hali, neredeyse kocaman bir toplumun dilenci haline gelmesi olsa olsa yöneticilerin kocaman bir ayıbıdır.
Hayatı kolaylaştıran projeler, hürriyeti yaygın hale getiren uygulamalar, eğitim ve öğretimin daha yaygın hale gelmesi gibi adımlar burada da uykuda. Bizde olduğu gibi burada da bir uyanışa ihtiyaç olduğu aşikar. Önceki ay yine ailece katıldığımız İspanya gezisinde rehberin bizi ilk uyardığı şey, hırsızlık vakıalarının çokluğu idi. Turistlerin günlük hayatını ciddi etkilediğinden bahsedilmişti. Mısır'da yine İslam'ın güzel etkisi ki, güvenlik problemi yok gibi. (Tabii bu cümleler tedbir almaya mani değil.) Yaşanan bir İslam toplum hayatına güven verir.
Halk arasında Kahire'nin, 'Bin minareli şehir' diye tanımlanması, ciddi bir kimlik ortaya koyuyor. Mısır'da günlük hayatta esnaf, taksiciler pek çoğu Kur'an-ı Kerim dinliyor. Bu inanın toplumdaki gerilimi yok ediyor. Onun için bu kadar kuralsızlığa rağmen kavga manzaraları pek görülmüyor. Birbirine daha hoşgörülü bir toplum kendini gösteriyor.