Kainat Kitabını okuyarak kompozisyon yazdılar

Bediüzzaman Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı bünyesinde her pazar bir araya gelen liseli Pazar topluluğu gençleri yeni bir faaliyete imza attı.

Çevremizdeki sanat eserleri, Sanatkârıyla birlikte okunmayı bekliyor

Bediüzzaman Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı bünyesinde her pazar bir araya gelen liseli Pazar topluluğu gençleri yeni bir faaliyete imza attı.

Gençlerle ilgilenen gönüllü eğitimciler ve liseli gençler açık havada orman içinde hem yürüyüş yaptılar, hem de ormandaki tabiat varlıkları üzerinde bir yazılı kompozisyon uygulaması gerçekleştirdiler.

Onlarca yıllık bir geçmişi olan liseli pazar topluluğu gençleri dışa açık etkinliklerde kendi okul arkadaşlarını da davet ediyorlar ve arkadaşlarını ortamla ve ortamın sohbet gibi etkinlikleriyle tanıştırıyorlar. Böylece topluluk gençleri sürekli yenileniyor ve gençleşiyor.

Her yıl yaz ve kış olmak üzere başka bir şehirde okuma programları düzenleyen gençler, böylece hem dostluklarını pekiştirmiş oluyorlar, hem de yeni ortamlar, yeni insanlar ve yeni bilgilerle tanışmış oluyorlar.

Gençler yazmayı sevdi

Pazar topluluğu gençleri farklı etkinliklere imza atıyor. Farklı şehirlerde okuma programları yanında, şimdiye kadar sabah namazında Dergâh Camiinde buluşma ve ardından "ciğer ziyafeti," iman-Kur'ân hizmetinde ciddî hatıraları olmuş ağabeyleri evlerinde ziyaret, dışarıdan misafir sanatçılar davet ederek, kanun gibi, ney gibi enstrümanları tanıma ve icrasını dinleme, makale ve kompozisyon yazma uygulamaları, yüzme, halı saha maçları, sabah yürüyüşleri, çiğköfte buluşmaları gibi etkinlikler yer aldı.

YAZMAK, DUYGULARIN GÖRÜNÜR HÂLE GELMESİDİR

"Güçlü bir 'sebeb'iniz yoksa 'nasıl' yazacağınızın da bir önemi yoktur"

Pazar gençleri şimdilerde açık havada evden kâğıt, kalem getirerek her hangi bir varlık üzerinde kompozisyon çalışması yapıyorar. Eğitimci Sebahattin Yaşar'ın koordine ettiği yazı çalışmalarında Ramazan ayı içinde ormanda kompozisyon uygulaması yapıldı.

Sebahattin Yaşar yapılan yazı etkinliği ile ilgili şunları söyledi: "Yazı yazmak duyguların görünür hale gelmesidir. Gençler yazınca duygularını daha rahat görüyorlar. Kendilerini tanıyorlar. Özellikle internet ve sosyal medya dünyasında yazarak hizmet etmenin de önemli olduğunu düşünüyorlar. Gençlerle vakfımızda önce, 'Neden yazmalıyız' konusunu konuştuk. Çünkü 'neden'i olmayan bir yazma, 'nasıl'a ihtiyaç duymaz. Önce güçlü bir sebep lâzım. Sonrasında yine gençlerimizle, 'Bir yazılı kompozisyon nasıl gerçekleşir' diyerek bunun birebir uygulamasını yaptık. Herhangi bir varlık üzerinde ne kadar çeşitli düşünceler üretebiliyoruz, bunu gördük. Sonra yazıların üzerinde yeniden çalıştık. Tabiî imla, noktalama, yazım yanlışları gibi problemleri de görüp, düzelttik. Gençler yazmayı sevdiler. Şimdi her hafta Risale-i Nur dersimizden sonra bir kısa süreyi yazma faslına ayırıyoruz. 'Haber nasıl yazılır Günlük nasıl tutulur Bu yazma çalışmalarının faydası nedir' gibi bilgilendirmeler de yapıyoruz.

Son etkinliğimiz de ormanda kompozisyon uygulaması oldu. Gençlerin ellerinde kâğıt kalemle, ormana dağılmalarını ve sakince düşünmelerini sağlıyoruz. Sonra da herhangi bir varlık üzerine yazmalarını bekliyoruz. Oldukça güzel bakış açıları ortaya çıkıyor. Sonra da o yazdıklarını açık havada, yazının doğduğu yerde topluluğa karşı sesli paylaşmalarını bekliyoruz. Bu kendilerini yazılı ve sözlü ifade etme yeteneği sağlıyor. Bir de tefekkürî bakış nasıl olur bunu görüyorlar." dedi.

ORMAN VE TEFEKKÜR

Gençlerimizin bu tabiat kompozisyonundan bir kesiti sizlere paylaşmak isterim. Kompozisyonuna "Ormanda Aşk" başlığını kullanan Fatih Akbaş'ın yazısından bazı cümleleri şöyle: "Asrımızın yalnızlığa ihtiyaç duyan insanlarını ormanlara davet ediyorum. Bir taşın altında, karşısında azametin tecelligâhı ağaçlar; sana varlığı sorgulamayı öğreten kuşların cıvıltısı, kimsesizliği içindeki kalabalıkta yaşayan gözler... Her şey öylesine mana dolu ki şaşırmamak elde değil. Eğer derinleşebilirsek kendimizi büyülü bir yolculukta bulacağımızı, siyah toprağın örtüsünü yırtan mor çiçekler haber veriyor. Enfüsî bir yolculuktan afakî yolculuğa doğru çıkar. Önce kendindeki manaları nedir diye merak eder insan, ardından o mana silsilesinde kendini teskin eder. İsm-i Zahir'in tecelli ettiği bedenin anatomisinden ism-i Batın'ın saklı durduğu ruhun yapısına ulaşır." Düşünceler böyle devam ederken, kapanışı şu cümlelerle yapıyor Fatih, "Tefekkürün şerbetini içen yolcumuz kalkmak istemiyordu. Unuttu gelmeden önce kalbini işgal edenleri. O kalbin sahibiyle buluşma anını izliyordu. Onu tefekkürüyle baş başa bırakıp hayatı sorgulamaya başlayalım, bizim bu tefekkürde rolümüz neydi" diyerek.