Edebiyatla sinemanın iş birliği

Geçen hafta boyunca İstanbul Film Festivali'nde ruhuma iyi gelen filmleri izleme fırsatı buldum. Festival devam ediyor.


Bütün hafta sadece film izlemek, ruh sağlınıza da iyi geliyor. Kendinize yakın bulduğunuz film kahramanlarıyla tanışmak sahici bir duygu. Festival devam ederken fırsat bulursanız, içinden edebiyat geçen filmlere daha yakın olun derim.
Edebiyat metinleri sinema festivallerinin vazgeçemediği kaynakların başında geliyor. Bu yıl da filmlerde geçen kitaplar ve edebiyat eserleri dikkatimi çekti...
Little Girl BlueYönetmen: Mona AchacheFransa- Belçika2023
Film Anlatıcısı Kız Yönetmen: Lone Scherfigİspanya-Fransa-Şili2023
BaşlangıçYönetmen: Ava DuVernayAbd2023
Sevgiler, HildeYönetmen: Andreas DresenAlmanya2024
Kapa GözleriniYönetmen: Victor Ericeİspanya- Arjantin2023

Olga Tokarczuk'un yeni romanı

2018 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi Polonyalı yazar Olga Tokarczuk'un Nobel'den sonra kaleme aldığı ilk romanı çıktı. "Empusyon", Tokarczuk'un çok sevdiği bir başka Nobelli yazar Thomas Mann'ın unutulmaz eseri "Büyülü Dağ"a selam duruyor. Roman, Birinci Dünya Savaşı arifesinde Tüberküloz hastası bir öğrenci olan Mieczyslaw Wojnicz'in tedavi amaçlı geldiği Görbersdorf kasabasındaki sağlık merkezi Beyler Konukevi'nde geçiyor. Avrupa'nın dört bir yanından gelen hastalarla dönemin büyük meselelerinin tartışıldığı konukevinde ve çevresinde bu sırada tuhaf şeyler yaşanmaya başlar. Birileri -ya da bir şey- onları izliyor, bu kapalı dünyaya sızmaya çalışıyordur. Hasılı, Olga Tokarczuk Empusyon'da doğa-insan, yaşam-ölüm gibi izlekleri felsefesiyle ve kendine özgü hikâye anlatımıyla harmanlayarak ortaya yine unutulmaz bir roman koymuş.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Hayatın sıradanlığına dair

Judith Hermann, "Yuva" romanında, yabancısı olduğu bir yerde kendine yeni bir hayat kurmaya başlayan orta yaşlı bir kadının hikayesini anlatıyor. Roman, aidiyet, yalnızlık ve hayatın sıradanlığına dair derinlemesine bir bakış sunuyor. SİA Kitap'tan yayınlanan "Yuva", yaşamın içindeki sıra dışı anların peşine düşenler için keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.

Hitit değil, Hatti Güneşi

'Hitit Güneşi' olarak bilinen sembolün yeniden başkentin logosu olması için change.org'da başlatılan imza kampanyası, Anadolu uygarlıklarıyla ilgili tartışmanın fitilini ateşledi. Kampanyaya isminden dolayı itiraz ettiğini belirten arkeolog Özlem Ertan, bu eserin Hitit değil, Hatti uygarlığına ait olduğunu belirtti. Son olarak 'Bir Hitit Masalı-Kanatlı Güneş' romanıyla okurlarıyla buluşan Ertan şunları söyledi: "Sıhhıye Meydanı'ndaki anıt, bir Hatti Güneş Kursu'ndan ilham alınarak yapılmıştır. Asılları Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde olan güneş kursları, Alacahöyük'teki Hatti kral mezarlarından çıkarılmıştır. Hattiler, Hititlerden önce Anadolu'da büyük bir medeniyet yaratmış ve Hititleri hem dini hem de kültürel olarak derinden etkilemiştir. Hitit Güneşi ifadesi yanlış, Hatti Güneşi demek gerekir."