Sahte diplomalardan akraba kadrolarına

Türkiye'de üniversiteler, bilimsel üretimden çok, art arda gündeme gelen usulsüzlük, siyasallaşma, eşe akrabaya verilen kadroları tartışıyor. Sahte diploma skandalının yankıları sürerken, akademideki kadro ilanlarından, rektör atamalarına kadar geniş bir alanda liyakat dışı uygulamalar dikkat çekiyor.

Öğretim görevlisi, araştırma görevlisi, doktor öğretim üyesi, doçent ve profesör alımlarında sıkça karşılaşılan yöntemlerden biri "kişiye özel" ilanlar. İlanlardaki koşullar çoğu kez yalnızca belirli bir adaya uygun olacak şekilde düzenleniyor. Böylece kadrolar, öğretim üyelerinin çocuklarına, damatlarına, gelinlerine, hatta yeğenlerine tahsis ediliyor.

YANDAŞ ATAMALAR

Bazı üniversitelerde aynı soyadı taşıyan birçok ismin kadrolarda yer alması artık şaşırtıcı değil. Akademik liyakat yerine akrabalık bağlarının öne çıkması, üniversitelerin itibarını zedeliyor. Sorun yalnızca akademik kadrolarla sınırlı değil. Üniversite yönetimlerinde de benzer örnekler sıkça görülüyor. Rektörler, genel sekreterlik ve daire başkanlıklarına çoğu zaman üniversite işleyişinden bihaber, deneyimsiz isimleri getiriyor.

Bir örneği Konya'dan verelim. Konya'da bir üniversitede çaycı olarak işe başlayan bir personelin kısa sürede memurluğa, ardından daire başkanlığına, sonrasında genel sekreter yardımcılığına ve nihayetinde genel sekreterlik görevine yükselmesi bu duruma çarpıcı bir örnektir. Yine aynı üniversitede göreve başlayan bir rektör, Antalya'dan kendi amcaoğlunu kurumlar arası nakille üniversiteye aldırdı. Hiçbir üniversite deneyimi bulunmamasına rağmen genel sekreter yardımcılığına atadı.

ÜNİVERSİTELERİN SİYASALLAŞMASI

Akademideki liyakat krizini derinleştiren bir diğer faktör ise rektör atamaları. Eskiden seçimle belirlenen rektörler, artık Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanıyor. Bu durum, rektörleri siyasetin gölgesine sokarken, üniversitelerdeki özerkliği ortadan kaldırıyor.

Siyasilerin talepleri doğrultusunda yapılan atamalar, akademik hiyerarşinin tamamen göz ardı edilmesine yol açıyor. Profesörlükten rektör yardımcılığına, daire başkanlıklarından araştırma görevliliğine kadar birçok kadro, bilimsel liyakat yerine siyasi bağlantılarla dolduruluyor.

Üniversitelerde döner sermayeden alınan gelirlerin dağıtımı da tartışma konusu. Fakülte sekreterleri, rektör yardımcıları, daire başkanları ve rektörler bu gelirlerden önemli paylar alıyor. İddialara göre, bu kaynaklar çoğunlukla liyakatli personele değil, "yandaş kadrolara" aktarılıyor.

DÜZENİN GELECEĞİ TEHLİKEDE

Tüm bu gelişmeler, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen sahte diploma soruşturması ile birleştiğinde çok daha vahim bir tablo ortaya çıkıyor. E-Devlet sistemine sahte diplomaların yüklenebilmesi, yalnızca üniversitelerde değil, devletin kritik kurumlarında da liyakatsiz kişilerin görev alabildiğini gözler önüne serdi.

Uzmanlara göre, sahte diplomalar, adrese teslim kadrolar ve siyasallaşan rektör atamaları aynı zincirin farklı halkaları. Her üçü de Türkiye'de üniversitelerin bilimsel üretim kapasitesini zayıflatıyor, genç akademisyenlerin önünü tıkıyor ve uluslararası akademik itibarı ciddi biçimde sarsıyor.

Tarım ve hayvancılıkta ülkemizi zor günler bekliyor

Ankara'nın Polatlı ilçesinde Pancar Kooperatifi yönetim kurulu seçimleri vardı. AKP'nin yerel yöneticilerinden, orada stant açmaları da istendi. Ama orada partinin orta düzeydeki yöneticilerinden bile katılan olmamıştı. Yani, onların yanında sahaya inen olmuyor, böyle olunca da taşra teşkilatı da sahaya çıkmıyor.

Büyük don olayından sonra bir günlüğüne de olsa sahaya sınırlı sayıda milletvekili çıktı, "Dondan dolayı üreticinin zararlarının karşılanacağını" söylediler. Ancak, o vaat gerçekleşmedi. iftçinin şu an bankalara olan borcu 1 trilyon 200 milyar TL'ye yaklaştı. iftçinin son 22 yılda sadece desteklemelerden doğan hakkı olan 6 trilyon 400 milyar lira ise ödenmedi.