İmralı Cezaevi'nde 15 Şubat 1999'dan bu yana tutulan PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan, vatanı bölme, kanlı eylemlerin sorumlusu olarak cezasını çekiyor. Yasalarımızda henüz olmayan Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Umut Hakkı düzenlemesinden yararlanması ve bu konuda yasa çıkarılması gündemde. Ancak böyle bir hakkın tanınması için ilgili makamların bunu uygun bulması gerekiyor.
AKP'den Hüseyin Yayman, MHP'den Feti Yıldız, DEM'den Gülistan Koçyiğit, Abdullah Öcalan'ın yanına büyük bir gizlilik içinde gitti. Öcalan'ın kaldığı İmralı Adası karadan, havadan ve denizden korunan ikinci derecede askeri yasak bölge. 500'den fazla termal kamera bulunuyor. Öcalan'ın kaldığı bölüme girebilmek için göz taraması, parmak izi, el swapları alınıyor, dönerli demir kapıdan geçiliyor.
ÖCALAN SUSMADAN KONUŞUR
Asker karavanasında o gün ne çıktıysa Öcalan'a da o yemekten veriliyor. Pişen yemekler servis edilmeden önce karıştırılıyor. Her yemekten numuneler güvenlik nedeniyle alınıp saklanıyor. Yemekler önce aşçıbaşına yediriliyor. Birisini ada komutanı yiyor. En sonunda Öcalan'a beş asker tarafından götürülüyor. Yemeğin içine herhangi bir madde atılmaması için yol boyunca da özel önlem alınıyor. Yani İmralı'da alınan önlemler anlatılmakla bitmez.
Abdullah Öcalan'ı görevi gereği yakından tanıma olanağı bulan bir komutan, Öcalan'ı bize şöyle anlattı:
"Öcalan çok konuşur. ok kitap okur. Örneğin önümüzde bir bardak varsa, bardakla ilgili bir şey sorsanız, onu size belki üç saat anlatır. Siz dinlemekten bıkarsınız, o anlatmaktan bıkmaz. Abdullah Öcalan'la milletvekillerinin üç saat konuştuğu söyleniyor. Benim tanıdığım Öcalan, o üç saatin en az 2.5 saatinde kendisi konuşmuştur. Eğer, tutanaklar açıklanırsa durumu ve konuşmaları öğenmiş olacağız. Öcalan ve örgütü, taleplerinin kamuoyuna açıklanmasını ister. Nitekim bununla ilgili DEM'in sıkça yaptığı açıklamalar var. Ancak ilgili kuruluşlar bu konuda hassas davranmalı."
"NET CEVAPLAR ALMIŞTIM"
Ülkeye ilk getirildiği dönemde, 12 gün Öcalan'ı rutin sorgu dışında stratejik olarak sorgulayan komutan ise izlenimlerini bize şöyle anlattı:
"Sorduğum sorulara normal cevap veriyordu. Tabii bunun içerisinde kendisini devamlı övdüğünü de hatırlıyorum. Getirilişi yeni olduğu ve henüz davası da başlamadığı için benimle çok resmi konuşmuştu. Yani sorularıma uzatmadan net cevaplar vermişti. Zaten konu dışına çıkmak istediğinde de uyarıyordum.
Öcalan'ın odasında başta televizyon yoktu. Bir FM radyo bulunuyordu. Odası kitap doluydu. Gelen avukatlarına söyleyip kitap getirtiyordu. ok okuyordu. Her fırsatta örgütle ilgili çözümü kendisinden başka kimsenin yapamayacağını sıkça vurguluyordu.
ÖZECEKSENİZ BENİMLE ÖZECEKSİNİZ
Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği dönemde Selahattin Demirtaş'ın toplumda itibar görmesi nedeniyle onun devreye girmesi konusunda bir eğilim belirmişti. Demirtaş'ın böyle bir gücünün örgüt üzerinde olmadığını söylüyordu. Örgütün sadece kendisiyle çözülebileceğini, Selahattin Demirtaş konusunda örgütüne talimatları da olmuştu. Hatta Demirtaş'la hükümetin muhatap olmamasını, onun devre dışı bırakılmasını veya hiçbir şekilde temas kurulmamasını istedi. Liderlik konusunda kendisinin dışındaki alternatiflerin bertaraf edilmesi yönünde talimatları olduğunu da duyuyorduk. Benimle yaptığı konuşmada da bunları dile getirmişti. Yani 'özecekseniz ancak benimle çözersiniz' diyordu.
EYLEM DURDURMA TALİMATI
Öcalan'ın yakalanıp getirilmesine tepki olarak teröristler 13 Mart 1999'da İstanbul Mavi arşı eylemini geçekleştirmişti. Öcalan'dan eylemleri durdurmasını, aldığım talimat üzerine söyledim. Bunun üzerine

3