İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta lojmanına yapılan şafak baskını sonrası gözaltına alınması, açıkçası Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Yalnız İstanbul'da değil, AKP'nin yüksek oy aldığı illerde bile protesto eylemleri düzenlendi. İnsanlar, ortada bir haksızlık olduğuna inanıyor, İmamoğlu'nun başına gelenler için "Cumhurbaşkanı adayı olacaktı, bunu önlemek için gizli tanık ifadelerine dayanılarak tutuklandı" görüşü hayli yaygın.
Siyasette gerilim, kutuplaşma giderek artıyor. Gençler korku duvarını aşmış. Tutuklanmayı, yurttan atılmayı, öğrenim kredisinin kesilmesini göze almış. Kamuoyu yoklamaları da gençlerin ülkemizden umutlarını kestiği, fırsat bulursa yurtdışına gideceklerini gösteriyor.
DARBE GECESİNDE YAŞANAN
12 Eylül 1980 askeri darbesinin olduğu gece yaşananları, dönemin başbakanı rahmetli Süleyman Demirel'in yakın dostu Marmara Vakfı Başkanı Akkan Suver'den dinledim. Aslında anlatılan olayın bir bölümünü de, Demirel'in yakın çalışma arkadaşı Nahit Menteşe, bir sohbetimizde anlatmıştı.
Asker planını hazırlamış, darbe yapacak, yönetime el koyacaktı. Başbakan Süleyman Demirel de gözaltına alınacak, Hamzakoy'a götürülecekti. Asker, doğrudan Demirel'in Güniz Sokak 31 numaralı evine gelip onu almıyor. Önce, Nahit Menteşe'nin evine gidiliyor, kendisi Genelkurmay Başkanlığı'na davet ediliyor. Bir albayın eşliğinde Genelkurmay Başkanlığı'na gidiliyor.
Karargahta, askerin yönetime el koyduğu, Başbakan Demirel'in de tutuklanacağı bilgisi veriliyor. Ancak, Demirel'in konutuna gidip kendilerinin alması yerine, bu durumun önceden Demirel'e bildirilmesini Nahit Bey'den rica ediyorlar. Menteşe, Güniz Sokak'a geliyor. Demirel'e askerin yönetime el koyduğunu belirtiyor ve kendisinin Hamzakoy'a götürüleceğini anlatıyor.
SABAH NAMAZINI KILDI
Orada da bir ince ayrıntı var. Askerlerin Demirel'e mesajında, "İsterse kendi aracıyla da gelebileceği" belirtiliyor. Arzu ederse eşinin de yanında bulunabileceği kaydediliyor. Demirel, hazırlıklarını yapmaya başlıyor. Sabah namazını kılıyor. Nazmiye Hanım'a durumu anlatıyor. Nazmiye Hanım, "Sen neredeysen ben oradayım" diyor. Aslında Demirel eşinin gelmesini 1960 darbesinde yaşanan bazı olumsuzlukları bildiği için götürmek istemiyor. Ancak, Nazmiye Hanım, gitmekte kararlı. O yüzden Etimesgut Askeri Havaalanı'na birlikte götürüldüler.
Diyeceksiniz ki, asker darbe yapmış, bunun nezaketi kaldı mı Ancak devrik başbakana ve eşine gösterilen saygı önemliydi. 16 milyonluk kentin seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın götürülüş biçimini anımsadığımızda, 45 yıl önceki nezaketin olmadığı anlaşılıyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Yurtdışına kaçacaklarına ilişkin kuvvetli şüphe olduğu" gerekçe gösterilip Marmara Cezaevi'ne konuldular. Yalnız onlar mı, belediye başkanları, başkanların en yakınındaki isimler de aynı gerekçelerle cezaevindeler.
O VALİNİN ADI YOK
Demirel için "Siyasi yasaklı" yıllar uzun sürdü. Referandumla siyasi yasaklar kaldırıldı. Demirel, Doğru Yol partisi (DYP) Genel Başkanı olarak partisinin Antalya mitingine gidiyor. Miting meydanına konvoy bulvar geçerek ulaşacaktı. Polis durdurdu, "Valimizin talimatı üzerine, miting meydanına bulvardan değil, diğer caddeden gideceksiniz" dedi.
Demirel, valinin talimatına üzüldü. Ara yollardan geçerek miting alanına ulaştı. Bir yıl sona Antalya'ya yeniden geldiğinde, geçişlerine izin verilmeyen bulvara Süleyman Demirel Bulvarı adı verilmişti. Akkan Suver, bu olayı da anlattıktan sonra, "Acaba o gün bulvardan Demirel'i geçirmeyen vali nerede, adını hatırlayan var mı" diye sordu.
Günümüzde siyasette incelik, nezaket yok olmuş.