Atatürk'ün yanı başında 12 yıl geçiren Nuri Ulusu'nun anılarını, oğlu Futbol Federasyonu eski Başkanı Mustafa Kemal Ulusu kitap olarak bastırmıştı. Derlenen anılar içinde bugüne kadar duyulmamışlara da yer verilmiş. Bunlar arasında büyük önderin din ile ilgili bölümler de bulunuyor.
Atatürk'ün laiklik ve dinle ilgili görüşlerinden bir bölümü anılara dayanarak aktarmıştım. Bugün aynı konuya Atatürk'ün Kuran'ın tercümesi, cami ve ibadethanelerin bakımına verdiği önemle devam edeceğiz.
KONYA'DAKİ CAMİLER İİN TALİMAT
"Atatürk Konya gezisinde, cami ve ibadethanelerin çok bakımsız olduğunu görünce Başvekil İsmet İnönü'ye hatırımda kaldığı kadar şöyle bir telgraf da çekmişti:
'Konya'da yıllarca devam etmiş büyük ihmaller sebebiyle sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakiki şaheserleri çok perişan haldedir. Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi, Sahip Ata Medrese Camii, Alaattin Camii, Sırçalı Mescid ve İnce Minare Camii acilen tamire muhtaç haldedirler. Bu tamirler geciktiği takdirde, bunları telafi etmek çok zor olacağından mütehassıs kişiler tarafından tamirinin yapılmasını rica ederim.'
İHLAS VE FATİHA SURELERİ
Atatürk, anlamlarını hiç bilmediği halde, Kuran okuyanları şu şekilde değerlendirirdi:
'Hz. Muhammed'in dinini kabul edenler, Allaha, kendi milli lisanlarıyla değil, Allah'ın, Arap âlemine yolladığı kitapta ne yazıyorsa onunla ibadetlerini yapacaklardır, bunun başka çaresi yoktur. oğu Türk vatandaşı, Kuran'ın tek kelimesini dahi bilememekten dolayı, ne yaptığını ne okuduğunu anlayıp bilemiyor. Bunun için Kuran'ın Türkçeye çevrilmesi gerekir. Böylece dinlerini iyice okuyarak bilecekler ve ona göre de ibadetlerini yapacaklardır' derdi.
HAFIZLARLA KURAN-I KERİM'İ KONUŞTU
Atatürk, ramazan geceleri başta Hafız Sadettin Kaynak Hoca olmak üzere o devrin hafızları olan Hafız Yaşar, Hafız Zeki, Hafız Küçük Yaşar, Hafız Burhan, Hafız Hayrullah Beyleri davet ederdi ki, bu hafızlardan Türkçe Kuran-ı Kerim konusunu konuşur, okudukları duaları zevkle dinlerdi.
Atatürk bir ramazan ayında askeri komutanlar ve müfettişleri birlikte saraya davet etmişti. O gece Hafız Sadettin Bey de Köşk'e davetliydi. Atatürk Sadettin Kaynak Bey'den Kuran'dan bir hutbe irad etmesini ve de Kuran'daki muharebeye, askerliğe ve şehitliğin üstünlüğüne dair bazı ayetleri okumasını rica etmişti. Heyet büyük bir dikkat ve de ilgiyle Sadettin Kaynak'ı dinlemişler, alkışlarla tebriklerini sunmuşlardı.
NELER VARMIŞ DA HABERİMİZ YOKMUŞ
Atatürk misafirlere dönerek, 'Görüyor musunuz Kuran'da neler varmış da bunlardan bizim hiç haberimiz olmamış' diyerek yeni dini bilgilerden ne kadar büyük bir zevk aldığını ortaya koymuş, okunan ayetlerin Türkçe anlamlarını da misafirlere tek tek açıklayarak bilgilendirmiştir.
Atatürk, hocalara dönerek, 'İşte efendiler, gördünüz mü Hafız Sadettin Bey'in Kuran-ı Kerim'in Türkçe okunmasındaki fikri ne kadar doğru ve yerindeymiş. Şayet bu sureler Arapça okunmuş olsaydı, hangimiz anlardık Kuran-ı Kerim Türkçe yazılıp okunmalı ki halkımız Allah'ın emirlerini anlayabilsin ve ona göre de hareket edebilsin' buyurdular.
ATATÜRK, İLK TÜRKE KURAN'I OKUDU
Atatürk Arapça'dan yeni Türk harflerine geçişten sonra yine büyük bir reform yaparak, Arapça yazılmış olan Kuran'ın, yeni Türk alfabesiyle tercüme edilmesi için talimat vermişti. Atatürk, bu ilk Türkçe tercüme Kuran'ı, Hafız Sadettin Kaynak Bey, hafız arkadaşları Kemal, Nuri, Rıza, Fahri ve müzik öğretmeni Zeki ve Nuri Bey, Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey ve milletvekili Cemil Bey ile ben ve arkadaşlarımın da oluşturduğu gruba, adeta kalabalık bir topluluğa okuyormuş gibi tane tane okudu.