Öğrencilerin "Tonguç Baba" dediği kişi, Türk eğitim bilimcisi, Köy Enstitüleri'nin mimarı ve dönemin İlköğretim Genel Müdürüydü. Her Köy Enstitülü öğrencinin öyküsü gibi bu okulların mimarı Tonguç Baba'nın (İsmail Hakkı Tonguç) yaptıkları da sizleri hayli duygulandıracaktır.
Gölköy Enstitüsü'nde yaşanan olayı "Bir Köy Enstitüsünün Penceresinden: İŞ" adlı belgesel roman çalışmamdan kısaltılmış dese de yazar adını yazmamış. Ama öyküsü hep konuşulur. İşte alıntıladığımız o yazı:
TONGUÇ BABA'DAN İSTEKLERİ OLACAKTI
'Gölköy Enstitüsü Müdürü Ali Doğan Toran, akşama Tonguç Baba'nın geleceğini sabahki törende öğrencilere duyurdu. Dağılırken Necati, yakın arkadaşlarına; 'Arkadaşlar, biliyorsunuz, bir takım elbisemiz var. İşlikte, sınıfta, tarlada, her yerde onu giyiyoruz. Şehre de aynı elbiseyle gidince diğer okul öğrencilerinden utanıyoruz. Tonguç Baba'dan ikinci bir takım istesek... Hiç olmazsa şehre giderken onu giyerdik' dedi.
Bu haklı istek okul müdürüne yansıtıldı. Ali Doğan Bey de öğrencilerine, 'Bir punduna gelirse uygun biçimde söylenmesini' önerdi. İsteğin Mehmet Ali Nalbantoğlu tarafından Tonguç Baba'ya iletilmesi kararlaştırıldı. O, iş kazasında bacağı ezilen sonrasında Numune Hastanesinde dizinin üst kısmından kesilen, bakanın, genel müdürün yakın ilgilerini gören bir ülkü eriydi. Onu kırmazlardı. Şimdi sıra pundunu yakalamaktaydı.
O İSTEKTEN VAZGEÇTİLER
Tonguç, öğrencilerin yanına gitti. Öğrenciler Tonguç Babalarının dört bir yanını çevirdiler. Takma bacaklı Mehmet Ali Nalbantoğlu ile Öğrenci Başkanı Hasan Yıldız için bundan daha iyi pundu olamazdı. Kalabalığı yararak yaklaşmaya başladılar. Mehmet Ali'yi görünce Tonguç:
Ooo Mehmet Ali! Nasılsın, dedi ve elini uzattı.
Mehmet Ali teşekkür ederek tokalaştı. Elini uzattığında Tonguç Baba'nın 'yen' denilen ceketinin kol uçlarının çöprediğini gördü. Golf pantolonunun sağ dizi ile arkasında ve gömleğinin sol kol dirseğinde yama vardı. Mehmet Ali şok oldu; yutkundu, kararlaştırılanları söyleyemedi. Tonguç başka bir öğrenci ile konuşurken Hasan'ın kulağına eğildi:
Hasan ya, dedi. Baba bizden pejmürde! Elbiseyi nasıl isteyelim
Hasan da görmüştü. Yutkundu. "Vaz geç!" anlamında kaşlarını yukarı etti.Tonguç istekten habersiz, öğrencilerin arasında en mutlu anlarını yaşıyordu. Onlarla ciple ilgili söyleşiye dalmıştı. Fısıltıyla konuşan Mehmet Ali ile Hasan Yıldız müdürlerine kalabalığın az uzağında bir şey söyleyeceklerini belirttiler. Birkaç adım sonra Mehmet Ali konuyu açtı:
Sayın müdürüm! Tonguç Baba ne zaman gidecek
Yarın! Ne oldu Söylediniz mi
Mehmet Ali isteklerini niçin söylemediklerini kısaca anlattı. Asıl söylemek istedikleri konuya girdi: "Sayın müdürüm; yarına kadar Tonguç Baba'ya bir takım elbise hazırlamayı düşündük. Ölçülerini çaktırmadan alıverir misiniz" dedi. Müdür, başıyla "olur" diyebildi.
SABAHA KADAR ÇALIŞACAKLARDI
Öğrencilerin ikinci durağı kızlar bölümü oldu. Kızlar bölümü sorumlusu Rahmiye Hanım ve terzi Burhan'ı buldular. İsteklerini anlattılar. Onlar da coşkuyla kabul ettiler. Kimlerin ne yapması gerektiğini tartışarak kararlaştırdılar. Rahmiye Hanım, müdürün yakınlarında olacak ve uygun bir zamanda konuyu elbise ölçülerinden açacaktı. O arada da Tonguç'a ölçülerini soracaklardı. Sonrası kolaydı. Dikiş öğretmeni, ustaöğretici Reşat Bey, öğrencilerden Naciye Bayrak, Huriye Alem sabaha kadar çalışacaklardı.
Öğle yemeğinde Rahmiye Hanım ölçü ödevini çözdü. Oradan ayrılır ayrılmaz dikiş bölümüne koştu. Reşat Bey, Devrekani bezini çıkardı. Verilen ölçülere göre kesimi yaptı. Teğel, ekstrafor gibi görevlerde de Huriye Alem koşuşturdu. Naciye ile dikiş öğretmeni diktiler. Dikiş bölümünün ışığı sabahın beş buçuğunda söndü.